Kan, Ter, Bira: “Hellfest 2022”
3 Şubat 2023Konser İncelemesi: Bring Me The Horizon + A Day To Remember + poorstacy (25 Şubat 2023, Hamburg Barclays Arena)
27 Şubat 2023Selam. Uzun zamandır beklediğim günler sonunda geldi, yaşandı ve bitti bile maalesef. Bu yazıda size bu günlerden benim için en önemli olanından, yani Iron Maiden gününden bahsedip gördüklerimi aktarmaya çalışacağım, iyi okumalar!
26 Haziran sabahı Hellfest’i arkada bırakıp döndüğüm için biraz üzgün olsam da bir yandan da çok heyecanlıydım çünkü en sevdiğim grubu görmeme artık çok az zaman kalmıştı. Sabahtan şehirde kısa bir tur attıktan ve Maiden konserine gidecek insanlarla tesadüfen tanışıp biraz konuştuktan sonra konserin olacağı La Defense bölgesine saat 14.30 gibi vardık. Arenaya yaklaşınca gördük ki kapılar 16.00’da açılacak olmasına rağmen insanlar önünde uzun bir kuyruk oluşturmuştu bile. Maiden’ın kitlesi gerçekten çok geniş, şaşılmayacak bir durum. Yaşlısı da orada genci de. Biz de sıraya girdik ve 16.00’da kapıların açılmasıyla güvenlik kontrollerinden de geçerek içeri girdik.
Video 1
(Bu arada belirtmek istiyorum, bu konserin biletlerini “ticketswap” uygulamasından almıştım ve üzerinde ismim yazmadığı için de biraz tedirgindim çünkü nadir olsa da sıkıntı çıkabildiğini biliyorum. Ama biz hiçbir sıkıntı yaşamadan barkodları okutup hızlıca giriş yaptık. Eğer sizin de normal satış sitesinde tükenmiş bir konsere bilet arayışınız olursa kesinlikle tavsiye ederim. Hem normal fiyatının üzerine eklemenin belirli bir sınırı var hem de güvenilir.)
Girdiğimiz anda Avrupa’nın en büyük kapalı performans mekânı olduğunun gerçekten farkına vardık çünkü içerisi devasaydı. Alanın bu kadar büyük olduğunu görünce bizde heyecan da arttı. Bariyerler kapılmıştı ama yine de sahneye bayağı yakın bir yere kadar ilerleyebildik ve tekrar beklemeye başladık. Bu sırada sahnede kurulum devam ediyordu ve bir süre sonra fark ettim ki sahnede enstrümanlarla ilgilenen kişilerden bazıları makyajlı ve yarı kostümlü. Hatta bir ara mikrofon kontrolü için içlerinden biri bağırınca içimden “herkesin de sesi çok güzel” diye geçiriyordum ki saat 17.30 gibi bu kişiler bir anda sahneye tam kostümlü halde koşup çalmaya başladılar. Meğerse onlar Alman gotik/dark metal grubu “Lord of The Lost”du ve ilk ön grup olarak açılışı yapıyorlardı. Sözlere çok fazla eşlik edebilen olmasa da oldukça iyi bir performans sergileyip zaten Iron Maiden için orada olan seyirciyi de gayet iyi eğlendirdiler. Açıkçası ben grubu daha önce dinlememiştim ama konserden beri dinliyorum çünkü gerçekten çok sevdim. Hem seyirciyle iç içe olmaları, mütevazılıkları hem de performanslarıyla ilgimi çeken LOTL’u daha sonra kendi konserlerinde izlemek üzere de listeme eklediğimi söyleyebilirim.
LOTL’un ayrılmasıyla iyice kalabalıklaşan arenada bu sefer sahneye yüksek enerjisiyle Airbourne çıktı. “Ready To Rock” parçasıyla başladılar ve başlamalarıyla kalabalık da hemen crowd surfing ve mosh pit’e başladı. “Back in the Game”, “Girls in Black” şarkılarıyla devam ettiler. Joel O’Keeffe bu sırada ekipten birinin sırtına çıkarak seyircilerin arasına daldı. Tabii ki başına vura vura bira kutusunu patlatmayı da unutmadı. Seyircilerin arasından sahneye geri döndükten sonra “Boneshaker”, “Breakin Outta Hell”, “Live It Up” gibi parçalarıyla tam gaz devam ederken Joel seyircilere plastik bardaklarda bira fırlattı. Tam olarak hangi şarkıdaydı hatırlamıyorum ama bir ara bütün seyircileri yere bile çöktürdüler. “Runnin’ Wild” başlayınca Joel bu sefer de sahnenin bir ucundan diğerine duckwalk yaparak gitarıyla tur attı ve bu parçayla da bitirdiler. Sahneye çıkmalarından bitişe kadar hem grubun hem de seyircinin enerjisi bir saniye bile düşmedi. Airbourne’u izlemek gerçekten hem eski usul full amfi sahne düzeni; şarkıların, grubun ve seyircilerin enerjisi ve Joel’in hareketleriyle gerçek bir rock’n roll şovu izlemek demek. Seyirciyi de bu şovun içine almayı maksimum düzeyde başarıyorlar ki sanki grupla beraber kalabalık bir parti veriyormuşsunuz gibi bir ortam oluyor kimi zaman.
Video 2 – Airboune
Airbourne sahneden indikten sonra tekrar sahne düzenlemeleri başladı. Bu sırada sahne önünden bardaklarla su dağıtıldı, herkes bir yudum alıp yanındakine verdi ve yerini bırakıp da içecek bir şey almaya gidemeyenlere az da olsa kurtarıcı oldu bu gerçekten (virüs felan tamamen unutuldu zaten o anlarda :D)
Saat 20.05’i gösteriyordu ki ışıklar söndü ve her Iron Maiden konseri başlamadan önce çalınması klasikleşmiş UFO’dan “Doctor Doctor” çalmaya başladı. Seyirciler de söylemeye başladı hemen. Şarkı bitince bir sessizlik daha ve sonra davulun güm güm vurması, gitar sesleri ve seyircinin “Maiden! Maiden!” tezahüratlarıyla beraber Iron Maiden sonunda sahnede! Tabii herkes kendinden geçerek bağırıyor bu sırada. Giriş şarkısı “Senjutsu”, sahne dekoru da yeni albümün temasındaydı. Çok geçmeden sahneye Samuray Eddie de çıktı ve şarkı boyunca sahnede dolaştı. Senjustsu’dan sonra “Stratego” ve “The Writing on the Wall” ile devam ettiler, yeni albümden olmasına rağmen seyirci bu şarkıları da klasikleşmiş Maiden şarkılarını söyler gibi sözü sözüne söyledi.
“TWOTW”un bitmesiyle beraber yeni albüm dönemi de bitmiş oldu ve kararan sahne çok kısa bir süre içerisinde tamamen değişmiş bir dekorla tekrar aydınlandı. Bu sefer arkada kilise temasıyla, “Revelations” duyulmuş ve eskilere dönüş başlamıştı. Bruce da ilk kostüm değişimini yapmış bir şekilde karşımızdaydı. Onun devamında “Blood Brothers”a girdiler ki ben de mutluluktan yerimde duramadım. 2019’da yarıda kalan turnede setlistte “Blood Brothers” yoktu. Kısa süre önce tekrar başlayan turnenin setlistine girdiğini videolarda görünce de çok sevinmiştim çünkü bu şarkı Iron Maiden’ın en sevdiğim grup olmasının sebebi. İlk bu şarkıyı günde bin kez dinleyerek Maiden’a sarmıştım diyebilirim. Her saniyesine eşlik ettiğim Blood Brothers’dan sonra sahnede bu sefer küçük bir arkaplan değişikliği oldu ve Bruce sahnenin önünde kapüşonlu siyah pelerinine sarılmış, elindeki ışıklı haçın arkasına saklanmış gibi duruyordu. Hangi şarkının sırasının geldiğinin hepimiz farkındayız, “Sign of the Cross!”.
Onun da bitmesiyle yine sahnede büyük bir değişimle bu sefer “Flight of Icarus” başladı. Bruce sırtına taktığı aletle bir yandan şarkıyı söylerken bir yandan da ateş püskürttü. Daha sonra tekrar sahne değişimi, bu sefer karanlık bir tema vardı çünkü “Fear of the Dark” başlamak üzereydi. İlk melodinin duyulmasıyla seyircinin eşlik etmesi de başlamıştı. Daha sonra Bruce sahneye yeni kostümü, maskesi ve elinde yeşil lambasıyla çıktı. Sahnede tur atarak o efsane sözleri söylemeye başladı:
“I am a man who walks alone
And when I’m walking a dark road…”
Video 3 – Fear of the Dark
“FOTD”ın konser versiyonları her zaman stüdyo versiyonundan daha güzel çünkü konserde olan herkes eşlik ediyor. Herhangi bir “Fear of the Dark” konser kaydını izleyip tüyleri diken diken olmayan bir Maiden hayranı da yoktur sanırım. Onlardan biri olarak benim için de 40,000 kişiyle birlikte bu performansı izlemek, dinlemek ve söylemek tek kelimeyle inanılmazdı.
“FOTD” bitse de daha hiçbir şey bitmedi, sırada bir başka efsane Maiden şarkısı vardı. Bruce’un sahnedeki parmaklıkların arkasından girişini söylediği “Hallowed be Thy Name”. Ondan hemen sonra bütün ışıklar kırmızıya döndü çünkü şimdi de “The Number of The Beast”in sırası gelmişti. Kalabalık o ürkütücü giriş kısmını hep bir ağızdan söyledikten sonra Bruce sözlere girdi ve sahnede alevler çıkmaya başladı. İlk encore’dan önce “Iron Maiden”ı da çaldılar. Sonra Bruce’un “Iron Maiden’s gonna fuckin get all of you! Au revoir! À bientôt! Diye bağırması ve Janick Gers’in gitarını savurmasıyla sahneden ayrıldılar.
Video 4
Kısa bir süre sonra, sahneye “The Trooper” ile tam gaz geri döndüler. Tabii yine arkaplan ve kostüm değişmişti. Bruce meşhur trooper kostümü ve elinde bayrağıyla sahnede yerinde durmuyordu. Seyirci de aynı şekilde. Biraz sonra aynı kostümle Eddie de sahnede belirdi ve Bruce’la birbirlerine sataşmalarına başladılar. Solo kısmında da kısa bir kılıç düellosu yaptılar.
“The Clansman”da Freedoooomm!! diye sesimiz kısılana kadar bağırmamız ve sonrasında “Run to the Hills”de Bruce’un sahnedeki TNT yazan fünyeye bastırıp patlatmasıyla ilk encore’un da sonuna gelmiş olduk.
Birkaç dakika sonra sahne tekrar hareketlenmeye başladı ki Churchill’in konuşması duyuldu. Yine herkes eşlik etti ve müziğin girmesiyle “Aces High” dekoru olan uçağı gördük. Iron Maiden son kez sahneye geri döndü, Bruce pilot kostümüyleydi. Yine müthiş bir performans sergilediler ve konserin sonuna gelmiş olduk.
Konserin ilk saniyesinden sonuna kadar hem Bruce Dickinson’ın vokal performansı hem de diğer üyelerin hepsinin performansları muhteşemdi. Iron Maiden gerçekten seyirciye en iyi konser deneyimini yaşatmak için her şeyini ortaya koymuştu. Çok kısa sürede, inanılmaz şekilde ve neredeyse her şarkıda değişen sahne dekorasyonu, kostümler, ateş şovları… her şey çok iyi planlanmıştı. Seyircinin enerjisi de çok yüksekti ve en azından benim bulunduğum ön taraf için bir saniye bile yerlerinde durmadılar diyebilirim. Sürekli devam eden küçük bir mosh pit de vardı orta tarafta. Hatta bir ara ben de ucundan katıldım 😀 Kısacası her şarkıya eşlik eden, sürekli zıplayan ve hareket eden coşkulu bir seyirci vardı. Arada nefes almak zorlaşsa da konserin tadı tam da böyle bir seyirciyle çıkıyor.
Büyük bir Maiden hayranı olarak gittiğim bu ilk konser beklentilerimin de üstüne çıktı. Sonunda canlı görüp dinleyebilmiş olmaktan dolayı da gerçekten çok mutluyum. Bu ilk olabilir ve bir dahaki nerede, ne zaman olur bilmiyorum ama kesinlike son değildi. Sonraki seferde görüşmek üzere!