IRON MAIDEN – Paris La Defense Arena, 26 Haziran
3 Şubat 2023İnceleme: “Sylvaine – Nova”
28 Şubat 2023Selamlar! 25 Şubat 2023’te BRING ME THE HORIZON, A DAY TO REMEMBER, POORSTACY ve STATIC DRESS turnesini Hamburg’da izleyerek konser deneyimlerime bir yenisini ekledim. Yaklaşık 4 ay önce öylesine bir hevesle “acaba?” diyerek 2000’ler sounduna ve kültürüne duyduğum hayranlığın beni itiklemesiyle bir çılgınlık yapıp, bütçe dostu oturmalı alandan Hamburg Barclays Arena’da izlemek üzere BRING ME THE HORIZON + A DAY TO REMEMBER + POORSTACY konser bileti almıştım ve bir süre bileti aldığımı unuttum. Geçen hafta BMTH Instagram paylaşımlarını görüp hatırladım böyle bir konsere biletim olduğunu ve hemen tren biletlerimi ayarladım. Haftasonu Hamburg’a tek başına yolculuğum başladı. Hava -2°C, kar yağıyor ve fırtına çıkmıştı ve sorunsuz bir yolculuğun ardından şehre vardım. Konser günü akşamı, arenaya gidene kadar tüm tren ve metrolarda konsere giden insan yığını görmeye başladım. Herkes çok heyecanlı, genci yaşlısı ile aşırı hype’lıydı. Konser alanına vardığımda arenanın büyüklüğü ile büyülendim.
Anladığım kadarıyla ilk grup olan STATIC DRESS kapı açılış saatiyle aynı anda sahneye çıktığı için kaçırmışım. Oturma alanına çıkan kapıdan içeri adımımı attığım anda POORSTACY sahneye çıkmıştı. Henüz tanışmamış olanlar için; kendisi henüz 23 yaşında, alternatif türde emo rap/alternatif rock/punk rock karışımı bir müzik icra eden genç bir sanatçı. BMTH vokalisti Oli Sykes, BLINK-182 davulcusu Travis Barker gibi scene’in ünlü isimleriyle işbirlikleri var. Ancak sahne performansı beni, ve izlenimlerimden yaptığım çıkarıma göre diğer insanları da pek etkilemedi. Sound ile ilgili bir problem mi yoksa yaptığı türden mi bilmiyorum ama, bence daha iyi bir canlı performans olurdu. Vokaller neredeyse duyulmuyor ve efektlerden anlaşılmıyordu.
Aradan geçen ne olduğu pek anlaşılmayan yaklaşık 1 saatin ardından sahneyi, Floridalı 2000’ler post-hardcore/pop punk efsanesi A DAY TO REMEMBER devraldı. “Da-da-da-da-da-da-da-da, da-da, da-da! Da-da, da-da! Let’s go!” . Sahnede zıplayan gitaristler görünce müzik suratınıza şamar gibi çarpmaya başlıyor. Ardından 2000’lerde bomba gibi patlamış bir şarkı geldi: “All I Want”. 16.000 kişilik arenada, herkesin ciğerlerini yırtarcasına “All I want is a place to call my own” şeklinde nakarata giriş yaptığını duyunca tüylerim diken diken oldu. 2009’da yayımladıkları hit albümleri “Homesick” ve 2010’da yayımladıkları diğer bir hit olan “What Separates Me from You” albümlerinden setliste bol şarkı eklemişler. Geçtiğimiz sene “You’re Welcome”ı yayımlamış olmalarına rağmen, sadece iki şarkı çaldılar ve popüler müzik kitlesine hitap eden bu şarkılarda seyircinin enerjisi de epey düştü. Grup çareyi pop-punk yönüne daha çok kayan şarkılarda, özellikle outro kısımlarında, gitarları daha distortionlu, kütür kütür bir tona çekmekte bularak toparlamış. 2000’lerdeki dinleyici kitlesine hitap etmek istediklerini setlistteki şarkılardan anlayabiliyorsunuz. Yine yaklaşık 1 saatlik bir performansın ardından grup sahneden indi, ve iner inmez sahnedeki değişiklikler yapılmaya başlandı. Platformlar, yeni led ekranlar, yeni drumkitler ve daha fazlası..
Yaklaşık yarım saatte sahne toparlandıktan sonra ışıklar söndü, ve kalabalığı tarayıp ekrana “No significant moshpit found” bilgisini veren bir animasyon karakteri şeklindeki abla yansıtıldı. Bu ablamız konser sırasında düzenli olarak moshpitlerin durumu ile ilgili geri dönüyor ve alanı virüsler ve felaketler için tarıyor, şarkı ismiyle ilgili ipuçları veriyordu. “Tarama” bittikten ve moshpit bulunamamasından sonra, bir anda BRING ME THE HORIZON üyeleri sahnedeki platformlarda yerlerini aldı ve “Can You Feel My Heart” hiti ile konser başladı. Konfeti patlaması ile birlikte şarkı başlangıcında görsel bir şov yaşandı. Oli Sykes’in vokallerinin yıllar içindeki gelişimini gördükten sonra 2023’te bu şarkıyı canlı dinlemek benim için büyük bir olay oldu. Grup daha sonra, “That’s the Spirit” albümünden “Happy Song”, “POST HUMAN: SURVIVAL HORROR”dan “Teardrops,” ve “amo” albümünden “MANTRA” ile seyircinin enerjisini adeta ikiye katladı. Dumanlı şovlar, sahnede ordan oraya koşan, kendini yerlere atarak çığlık çığlığa şarkılarını söyleyen Oli, gitarı 360 derece döndürüp 2 metrelik platformda zıplayan Lee ve Matt ile konser deneyimi farklı bir boyuta erişmişti. Daha önce bu kadar büyük bir arenada bu kadar iyi bir ses sistemi, sound, ışık şovu ve görsel efektler ile böyle bir konser izlememiştim.
İlerleyen dakikalarda performans, “Parasite Eve”, “sTraNgeRs” ile devam etti ve sırada “THIS IS SEMPITERNAL!” diyerek tüm arenada haykırdığımız “Shadow Moses” vardı. Şarkıya eşlik eden kitleye dönüp baktığımda üzülerek gördüğüm şey; 2000’ler emoları büyüyüp, çoluk çocuğa karışıp, çocukları ile birlikte gelmişlerdi bu konsere. Grup elemanları da aynı şekilde yaptıkları müziğin lirik temasından çok daha farklı bir hayat yaşıyorlar aslında, neredeyse hepsi evli, nişanlı veya çoluk çocuğa karışmış durumda. Ülkemize Evanescence geleceği açıklandığında “gelmeyin bankacı olduk biz dinlemiyoruz artık sizi” diyen elemanı çok iyi anlıyorum. Evanescence konserinde olduğu gibi bu konserde de kitle bankacı, iş güç sahibi, hayatını düzene oturtmuş ve muhtemel 25-30 yaş ve üstü insanlardan oluşuyordu. İş yorgunluğu, düzenli hayat ve olgunluğun getirisini kitlede gözlemleyebiliyordunuz. 2000’lerden 2010’lara kadar hiç konser deneyimlememiş, ama birçok canlı konser kaydı izlemiş biri olarak gerçekten o zamanlardaki gibi çılgın ve samimi bir kitle görmek isterdim.
Setin diğer yarısında “Kingslayer” başlarken “BA-BA-BA BA-BAP-BAP BA-BAP-BAP” diye bağıran Oli ile beraber tüm seyirci bir anda coştu. Özellikle BABYMETAL vokallerinin olduğu kısımda seyircinin enerjisini başka hiçbir şarkıda görmedim diyebilirim. Ardından “DiE4u” ile duygulandık ve ardından akustik olarak “Follow You” ile daha da derinlere battık. Ardından Oli, sahneden indi ve “Drown” şarkısı boyunca sahne önündeki hayranlarıyla sırlayla tokalaşıp, içten bir şekilde sarılarak duygusal anlar yaşattı. Bir hayranını kırmayıp hediye ettiği kalp şeklindeki gözlükleri takarak performansına devam etti.
Ardından encore “Obey” ile başladı, ve sonrasında herkesin haykırarak kelimesi kelimesine söyllediği “Sleepwalking” ile devam etti. Sempiternal albümü ile açılış yaptıkları gibi, kapanış da yapabilecekken grup bir şarkı daha çalmaya karar verip “Throne” ile perforanslarını noktaladı. Herkes son bir kez zıplamalı ve sarılmalı bir moshpite girdi.
Oli, ardından turun en inanılmaz ve en güzel konserini Hamburg’da, turun bitmesine 1 konser kala, yaşadığını söyledi. Konser Almanya’da olmasına rağmen anadillerinde olmayan bu tüm şarkılara inanılmaz bir dinleyici katılımı vardı gerçekten. Oli’nin “Hadi şimdi tüm bu saçmalığı unutun ve evlerinize sağ salim bir şekilde dağılın” sözlerinden sonra sahneden inmeleriyle konser bitmiş oldu.
Üzerinden 12 saat geçtikten sonra bu yazıyı yazıyorum ve hala konserin etkisinden çıkamadım. Daha iyi olabilir dediğim tek yanı, turdan Lorna Shore’un çıkmaması ve yerine Poorstacy ile gerçekleşmemiş olması olurdu.
Yazar: Pelin