Röportaj: Fernando Ribeiro (MOONSPELL)
30 Nisan 2022Scream For Me Sarajevo: Bruce Dickinson’ın Efsanevi Konseri
18 Temmuz 2022Selam!
Ülkemizde rock ve metal ile hiçbir bağı olmayanların bile severek dinlediği bir grup olan Rammstein yeni albümü “Zeit”i dinleyiciler ile paylaştı. Bu kadar geniş bir dinleyici kitlesi olan grupların yeni işleri üzerine fikir sunmak oldukça zor, çünkü farklı beklentileri ve fikirleri olan milyonlarca insan var. Benim için tatmin edici bir albüm olduğunu söyleyebilirim. Şarkıların isimlerini bile birbirinden ayıramadığım, hepsi birbirine benzer olan klasik Rammstein albümlerinden sonra “Zeit” ile bir şeylerin denendiğini görmek beni oldukça sevindirdi. “Zeit” duygusal katmanları oldukça fazla olan bir üretim, bu duygusallığın ve yüzleşmenin sebebi albümün Covid19 karantina döneminin eseri olmasından kaynaklanıyor olabilir. Grup üyelerinin gittikçe ilerleyen yaşlarından dolayı da olabilir. Değişmeyen militanlığın yanında, hayatın kırılganlığı, yaşam ve ölüm gibi temaları içeren “Zeit”, isminden de anlaşılacağı üzere hepimiz için yüzleşmesi zor olan zaman kavramını işliyor. Aynı zamanda albümün müzikal tarafında pop-metal esintileri ve auto-tune duyuluyor.
“Armee der Tristen” isimli açılış parçası ilk dinlediğim andan beri sürekli başa sardığım bir parçaya dönüştü. Rammstein hüzün hissettirmede hiç de geri planda kalan bir grup olmasa da, bu şarkıda eski Rammstein’dan farklı bir melankoli verilmiş. Post-punk havası veren synthlerin yanında basit ama bir o kadar da vurucu olan bir riff seçimi yapılmış. Bu riff ile yaratılan trafik bazen insanın içine oturuyor. Aslında şarkının dinamiği yerinde, büyük bir düşüş ya da sakinlik yok, daha çok marş gibi geliyor kulağa. Şarkı sözlerine hiç bakmadan dinlerken bile “Bu parça önemli bir şey anlatıyor gibi hissettiriyor.” demiştim içimden. Meğer “Armee der Tristen” sözleri ile de bu melankoliyi ve ciddiyeti iletiyormuş.
İkinci şarkı olan “Zeit” geldiğinde ise Rammstein bizi “Zaman” ile yüzleştiriyor. Piyano ve Rammstein’in baya bi kullandığı kilisevari back vokaller ile kurulan yapısı ile ölümden bahsettiğini açıkça ortaya koyan “Zeit”, yükselen soundu ile duygusal bir rock parçasına dönüşüyor. Bir sonraki şarkı olan Schwarz’da benzer ögeleri duyuyoruz. Bu yükselişin arkasında duyulan naif back vokaller ise kontrast sağlayarak parçayı, hatta Zeit ve Schwarz ikilisini, daha uyumlu bir hale getiriyor. Albüme adını veren bu parçayı dinlerken karar verdiğim şey ise bu albümün sözlere de dikkat vererek dinlenilmesi gerektiği oldu.
Giftig ve Zick Zack ile albümün dinamiği değişiyor ve hareketleniyor. Bunlar bildiğimiz Rammstein’i bize daha çok sunduğu için ilk etapta albümdeki çok dinlenen şarkılardan birkaçı oldular. “Giftig” bazen breakbeat bir parça gibi tınlıyor, özellikle başlangıcında ne dinleyeceğimden emin olamamıştım. Aynı zamanda bu parçada küçük bir auto-tune fragmanı (devamı Lügen’de) ve birkaç ortadoğu esintisi duyuluyor. Genel olarak enerjisi yüksek ve dinlemesi oldukça zevkli. “Zick Zack” ise benim gözümde klavye dokunuşları ve nakaratı ile zirveye ulaşan bir parça.
Albümün tam ortasında kalan “OK” biraz daha Lindeman tarzı bir parça. Bu albümde fazla hareketli kaçıyor ama muhteşem bir enerjisi var. Konserlerde zıplaya zıplaya söylemelik bir şarkı gibi hayal ediyorum. Ve ilk dinleyişimde breakdown’ından dolayı kalplediğim bir parça olduğunu da es geçmeyeyim. “OK” için hem iyi hem de kötü yorumlar çok fazla olsa da bence bunlara aldırmadan bir şans verilmeli.
“Meine Tränen” ise eski Rammstein albümlerinden “Puppe” ve “Mutter” şarkılarını anımsatan bir ballad. Sözleri çok ağır. Anlattığı hikaye ile bir anne-oğul ilişkisi yaratan parça, “Erkekler sadece anneleri öldüklerinde ağlarlar. Asla ağladığını gösterme, kendinden utanmalısın.” sözleri ile bir annenin oğluna yaşattığı psikolojik istismarın dibini gösteriyor.
Lindemann’ın öfkeli bağırışlarıyla yükselmeye devam eden “Angst” sözleri ve klibi ile oldukça ilgi çeken bir parça oldu. Şarkının ırkçı bir yaklaşımı olduğu düşünüldüğü için üzerine baya bir dil döküldü. Ama bu kısım benim pek ilgilendiğim bir nokta değil. Müzikal bir bakış ile, özellikle verse’lerdeki bass yürüyüşleri çok başarılı ve dolu dolu duyuluyor. Bunun yanında Lindemann’ın taklit edilebilirliğini sıfıra indiren, isyan edercesine söylediği “AAANGST!!”lar şarkıyı çok iddialı bir hale getiriyor. Bunu birçok insanın sevdiğini düşünüyorum.
Oldukça neşeli olan ve bu neşesini biraz sözlerinden biraz da üflemelilerden alan “Dicke Titten”den sonra auto-tune kullanımı ile ses getiren “Lügen” sahneye çıkıyor. Yalanları konu alan “Lügen” biten ilişkinin anılarını film sahnesinde canlandırırcasına bir his yaratıyor, hayal kurmaya çok açık. Hatta “büyükler için ninni” şeklinde bir tabirle nitelendirebilirim ben. Şahsen “Lügen”in deneysel bir parça olduğunu ve auto-tune’un da iyi bir kullanımı olduğunu düşünüyorum.
İsminden de belli olacağı gibi albümün kapanışını yapan “Adieu” tema olarak bu albüme en çok yakışan şarkılardan biri. ‘Zaman’ın bize kaçınılmaz bir şekilde getirdiği ‘ölüm’ için yazılmış olan “Adieu” insanlara Rammstein hakkında bir korku saldı. Böyle bir son, “Zeit”in bir veda albümü olduğu anlamına mı geliyor? Yoksa bu sadece zaman temasının getirdiği bir veda mı? Bunun hakkında bir açıklama yapılana kadar bilemeyeceğiz. Ama öyleyse de keyfini çıkarın.
Sahip olduğu büyük kitlenin beklentileri her daim bambaşka olsa da, “Zeit” bize Rammstein’ın bunca zaman denemek istediklerini sunan deneysel, yenilikçi ve duygusal bir albüm. Bu albümün tek problemi içinde marş sayılabilecek kadar gaz bir parçanın bulunmaması olabilir. Ama bunların da unutulacak parçalar olduğunu sanmıyorum. Hala dinlemeyenler için “Armee der Tristen” ve “Angst” naçizane önerimdir. Keyifli dinlemeler!
Asuna Pehlivan