Scream For Me Sarajevo: Bruce Dickinson’ın Efsanevi Konseri
18 Temmuz 2022Konser İncelemesi: Borknagar / 25.08.2022
27 Ağustos 2022Selam!
Çıkış yaptıkları günden beri okült rock’taki iddialı yerini asla bırakmayan Ghost, diskografisinin göz bebeklerinden olan Prequelle’den 4 sene sonra yeni bir hikaye karşımıza çıktı. 11 Mart 2022 tarihinde yayınlanan IMPERA, eski albümlere göre ‘daha az karanlık ve daha tiyatral’ olarak değerlendirilirken Ghost’un ana fikrinden ve özünden de kopmuyor. 80’ler etkileşimini de arkada bırakmadan yeni bir adım atmaya çalışan Ghost’un bu albümünde Opeth gitaristi Fredrik Åkesson da duyuluyor.
Tobias Forge, Ghost’un son albümü için ilhamını imparatorluklar hakkında bir kitap olan The Rule of Empires’dan aldığını belirtiyor. IMPERA‘nın “imparatorlukların yükselişi ve nihayetinde kaçınılmaz başarısızlıkları ve çöküşleri hakkında” olduğunu söylüyor.
Açılışı yapan ‘Imperium’ ve ‘Kaiseron’ ikilisinden sonra duyulan ‘Spillways’, 80ler popun okült rock ile füzyonu sonucu açılışından itibaren ‘Toto-Hold The Line’ ve ‘Bon Jovi-Runaways’ parçalarını oldukça anımsatan ve ikonik sayılabilecek bir parça ortaya çıkarılmış. Bilhassa nakarata gelindiğinde dikkat çeken ve ağza takılan bir şarkı olduğunu söyleyebilirim.
‘Call Me Little Sunshine’ parçasına geldiğimizde dinlemesi zevkli olsa da bize çok güçlü bir his vermeyen bir parça olduğunu görüyoruz. Fazlasıyla tekrar eden sözlerden oluşan, back vokalleriyle ve ana riffi ile öne çıkan bir parça olarak değerlendirilebilir. Aynı zamanda bu back vokalleri önemli hale getiren tansiyon değişiklikleri de parçayı ileri bir seviyeye taşıyor.
‘Hunter´s Moon’ albümün tekli olarak yayınlanan ilk parçası olmasının yanında David Gordon Green yönetmenliğindeki ‘Halloween Kills’ filminin kapanış soundtrack´i olarak piyasaya sürüldüğünü görüyoruz. Marşvari davul girişi, groovelu bass gitarı ve progresif enstrümantasyonu ile ‘Hunter´s Moon’ albümün yüksek nabızlı şarkılarından biri. Aynı zamanda İsveçli gruplarından kaçınılmaz ABBA etkisi, diğer parçalarda olduğu gibi burada da duyuluyor.
‘Watcher In The Sky’ albümün en dikkat çeken ve bence en iyi şarkılarından biri olsa da, çoğunlukla ana riffin taşıdığı şarkılardan biriydi. Önceki parçalara kıyasla daha ağır olmasıyla dinlerken insana bir gaz vermiyor değil, solosu da gayet yakışmıştı parçaya. Ancak bazı kısımlarda verdiği A7x hissi herkes tarafından duyuluyor mu bilmem. İkisini bir mi tutuyorsun diyen çok Ghost´çu bir kesim çıkacaktır eminim, sonuçta birlikte turlamadılar mı?!!
En tiyatral yanlarını yansıtan ‘Twenties’e geldiğimizde 2/4lük oyun havası ile selamlanıyoruz. En son bu şarkının üzerine Tarkan ve Mustafa Sandal söyleyip ritmin birebir uyduğunu görünce gülüyorduk. Kapı gıcırtısına kıvırtan biri olarak bu parçada kendimi durduramadım ve çok eğlendim. Onun dışında yaylıların verdiği renk çok hoş ve o tiyatrallığı sırtlanıyor. Sadece vokal ve vokal melodileri açısından çok hitap etmedi bana. Benim gözümde Ghost bu zamana kadar hep ağzımıza fırlattığı o kancalarla var oldu. İşin içinde catchy nakaratlar olmadığında (buradaki gibi) yeterince rağbet görmüyor diye düşünüyorum.
Albümün diğer parçalarında da izi bulunduğu gibi ‘Darkness At The Heart’ da bir ballad. Yapı olarak ne kadar bu tanıma uysa da duygusal açıdan boş kalmış bir parça bence. Ki Ghost çok hareketli parçalarında bile yoğun duygu taşımayı başarabilen bir grup. ‘Darkness At The Heart’ bu açılardan bakıldığında IMPERA´nın güçlü yanlarından biri sayılmaz.
‘Griftwood’u da Van Halen çalmış herhalde… Ain’t Talkin’ ‘Bout Love girişi ile ‘Griftwood’ girişi neredeyse birebir aynı. Etkilenmelere her zaman açık olsak da bazen komik oluyor. Zeynep Bastık yine mi ya??!! Van Halen mevzusu dışında Ghost’un kendi varlığını fazlasıyla ortaya koyduğu bir parça olduğu söylenebilir. Ayrıca ‘Holy Mother’ sekansının dinleyiciler tarafından çok beğenildiğini gördüm. Duygusal ve karanlık bir ambiyans yarattığını ve fısıltılar ile birlikte şarkıya çok yakıştığını ben de aktarabilirim.
Veda ederken albümün açılışını yapan Imperium’da duyduğumuz rifflerin ‘Respite On The Spitalfields’a ait olduğunu görüyoruz. ‘Respite On The Spitalfields’ hüzün yaşatan melodisi, gitar soloları ve bas yürüyüşleri ile iyi bir albüm kapanış parçası olarak boy gösteriyor. Belki negatif yanlarından biri olarak fazla uzun tutulmasını sunabilirim. ‘Call Me Little Sunshine’ ve ‘Watcher In The Sky’da da bolca tekrarlara düşülmüştü. Az söz ve aynı sözlerin sürekli tekrarı ile parçalar bu kadar uzatıldığında daha farklı şeyler duyma ihtiyacı hissedilebiliyor.
IMPERA sonlandığında kesinlikle kötü bir albüm olmadığı gibi klasik bir Ghost albümü de olamayacağını düşündüm. Bence albümde fazlaca filler parça vardı. Dinlediklerimiz hem fazla tekrara düşmüş hem de yeterince akılda kalıcı değildi (ki ben Ghost’un tamamen hafızaya oynadığını düşündüğümü söylemiştim). Prequelle ya da Meliora ile kıyaslandığında IMPERA’dan da yeterince parça aklımıza kazınabilecek mi bu konuda emin değilim. Hala dinlemeyenler için ‘Watcher In The Sky’ ve ‘Spillways’ naçizane önerimdir. İyi dinlemeler!