Konser İncelemesi: Gaerea (6 Ağustos 2023)
9 Ağustos 2023Jekyll ve Hyde Müzikali: Brutal Dokunuşların Hissettirdikleri
13 Ağustos 20232023’ü thrash metal açısından harika bir yıla çeviren Terrifer’ın Trample the Weak, Devour the Dead albümü ile birlikteyiz bugün. Aslen Skull Hammer ismi altında 2003’de kurulan Kanadalı ekip 2012 yılında Terrifier ismine -4 sene sonra çıkacak bir film ile kendileriyle aynı taşıyan farklı bir yapıtın ünü altında ezileceklerinden habersiz- geçiş yaptılar.
Kanadalı olmanın getirisi olan tek düze şarkı yapamama alerjileri 2012’de çıkan ilk albümlerinde ufaktan kendini göstermiş olsa da grubun asıl patlaması 2017’de (Weapons of Thrash Destruction) ile, senenin en iyi thrash albümü ünvanını ucundan kaçırmalarıyla (tabii ki de Nightmare Logic’e) oldu. Weapons of Thrash Destruction thrash metalin nerelere gelebileceği konusunda modern bir baş yapıttı. Old-schoolculuk oynayıp eskileri taklit etmiyor, hesap makinesi müziği yapmıyor, içinde sadece 3 tane thrash riffi bulunan death metal albümleriyle extreme kitlesine yanlamıyordu. Her şey olması gerektiği gibiydi, albümde yukarıda bahsedilenlerin hepsi bir potada çok dikkatli bir şekilde eritilmiş gibi birbirine yedirilmişti.
Yeni albümleri Trample the Weak, Devour the Dead’de de bir önceki albümlerinde başardıklarının üstüne koyarak devam ettiklerini görüyoruz. Bunaltmayan teknikliği, yapboz parçası gibi birbirine oturan riff geçişleri, aman aman nereye geldik dedirten ani blast atakları, boş zamanlarında gitar çalmaktan başka pek bir şey yapmadığı belli olan gitaristimizin dudak uçuklatan soloları, vokalistin bir önceki albümdeki bıçaklanıyormuşcasına attığı çığlıklarla paçoz vokal olarak tabir edilen yeni tarzıyla geçişli olarak kullanmasıyla tutturduğu harika denge, şarkı yazımında yaşadıkları ülkede Rush, Voivod, Gorguts gibi grupların olduğunu aklından çıkarmama derken öve öve bitiremediğim albümle ilgili tek olumsuz şey kayıt kalitesiyle ilgili olabilir sanırım. Mixten kaynaklı bir çamurluk var albümde; sonradan alışıyorsunuz ama ilk dinlediğinizde şarkının üzerinde bir sisli perde varmış gibi de hissettiriyor. Bu hissiyata 2-3 şarkıda çoktan alışmış oluyorsunuz ama albüme biraz düşük başlanmasına sebep oluyor. Diğer bir olumsuz yön de albüm kapağı. Aslında olumsuz değil nötr. Albüm kapağı genel olarak, okey, sanırım. Pek bir olayı yok.
Yine nötr bir yorum daha ekleyebilirim o da şarkı yapıları. Terrifier’ın şarkıları genel yapısı itibariyle niş bir kitleye hitap ediyor, bu türle pek yakınlığı olmayanlar için yorucu gelebilir. Metalin sert bir müzik türü olduğunun farkında olan, metalci gotik kız/uzun saçlı metalci erkek düşürme derdinde olmayanlar için sorun teşkil etmeyecektir. Bu yine de şarkı yapılarında çeşitlilik eksikliğini göz ardı edeceğimiz anlamına gelmez, art arda gelen hızlı ve teknik riffler, bpm pek değişmediğinden aynı riffin azcık yavaşı tadındaki breakdownlar, ulan yavaş dediğinizde blast beatlerle daha da hızlanması derken şarkıları birbirinden ayırt etmek bir yerden sonra zorlaşabiliyor. Takip edilmeden, bir şeyle uğraşırken arkada çalsın kafasında açıldığında ucu kaçıp gidecek bir müzik olduğundan boş bir kafayla dinlenmesi en sağlıklısı ve albümün hakkını verecek şekilde olacaktır.
Trample the Weak, Devour the Dead thrash metalin nerelere gelebileceğini, yeni Metallicacılık/yeni Slayercılık oynamak yerine orjiinal bir şey yapıldığında black metal ve death metalin zamanla geçirdiği evrimi de geçirebilmesinin önünde hiç bir engel olmadığını gösteriyor. Milyonlar bizi dinlesin, thrash metalin 2. devrimini (ya da 3, hatta belki 4) yapalım diye kasmadan müzik yapıldığında ne kadar kaliteli bir iş yapılabileceğini gösteriyor. Umarım grubun PR yapmama alerjisi de geçer ve bu albümü çok çok daha iyi yerlerde, hak ettiği yerde görürüz.