Metal Dünyasının Karanlık Hazinesi : Şeytan Aralığı
14 Kasım 2023İnceleme: “Serpent of Old – Ensemble Under The Dark Sun”
28 Kasım 2023Peter Tägtgren’in heavy metal sahnesinde etkili bir figür olduğunu söylemek, onu tanımlamak için yetersiz bile kalıyor. İsveçli müzisyenin, çok yönlü yetenekleriyle tanınan bir figür olduğunu söylemek yanlış olmaz. Tägtgren’in en bilinen projelerinden biri olan “Pain” ile endüstriyel metalin sınırlarını genişleten ve metal müziği elektronik unsurlarla başarılı bir şekilde birleştiren bir albüm serisi ortaya koymuş olduğu bir gerçek. Ayrıca, “Hypocrisy” adlı death metal projesiyle de tanınan Tägtgren, agresif vokalleri ve teknik yetenekleriyle metal sahnesinde kendine sağlam bir yer edinmeyi sürdürüyor.
Peter Tägtgren abimiz bunların yanında başarılı bir prodüktör olarak da biliniyor. Sahibi olduğu “The Abyss” stüdyosunda Amon Amarth’tan Children of Bodom’a, Marduk’tan Immortal’a, Sabaton’dan Overkill’e ve daha birçok ünlü grubun albümlerine katkı sağlamıştır. Rammstein grubunun vokalisti olan Till Lindemann ile de “Lindemann” grubunu kurmuştur.
Daha anlata anlata bitiremeyeceğimiz süslü bir kariyere sahip olan bu adamın, Pain ile 2016 yılında çıkartmış olduğu sekizinci ve son albümü olan “Coming Home” albümüne yakından bakmak için buradayız.
Albümün açılış şarkısı olan “Designed To Piss You Off” bizleri basit, country bir riff ile karşılıyor. Şarkının geneline basit rifflerle desteklenen vurgulu bir nakarat hakim. Şarkı sizi gerçekten yakalıyor ama yine de bir açılış parçası olarak yetersiz kalıyor.
Bir jigolo hakkında yazılmış ve albümün en çok dinlenmiş olan şarkısı “Call Me”ye geçtiğimizde ise bizi hiçbir şekilde tatmin etmeyen bir açılış riffi bekliyor. Neyse ki bu riffin imdadına yetişen epey etkileyici bir orkestra, “Durum sandığınız gibi değil!” der gibi riffe arka çıkıyor. Sabaton’un Joakim Brodén’inden konuk vokal performansı, melodilere başka bir boyut katıyor ama ilk parçaya benzer şekilde lirik içerik zayıf kalıyor. Yer yer müzikal parlamalar olsa da parça genel olarak sığ hissettiriyor.
“A Wannabe” ile tempoyu bir miktar yavaşlatıyoruz. Şarkı kesinlike albümün tamamındaki en iyi orkestra unsurlarından bazılarını içeriyor.
Girişindeki bas soundu ile beni yakalayıp “aaa ne varmış bakıyım burada” dememi sağlamayı başardı “Pain In The Ass”. Şarkı genel itibariyle “Afrikadan büyük memeler” ve “anal seksten” bahsediyor. Eminim özellikle de çoğu endüstriyel metal dinleyicisi bu sözleri eğlenceli buluyordur. Özellikle Rammstein da sıkça yapar ve “Pussy” şarkısı favori şarkılarımdandır. Ama Coming Home albümüne gelecek olursak, albümün genelini lirikal bakımdan yetersiz gördüğüm için, 50’li yaşlarındaki Peter Tägtgren’ne “Bunlar en iyi sözlerin mi?” diye sormadan geçmek istemem.
Ve sırada benim için albümün favorisi olan şarkı “Black Knight Satellite”. Kara Şövalye Uydusu, uzay meraklıları arasında popüler bir efsane ve komplo teorisi olan bir konsepttir. Ancak bilimsel olarak doğrulanmış bir varlık değildir ve birçok bilim insanı tarafından spekülatif olarak kabul edilir. Belli ki Peter’ın da bu tarz uzay komplo teorilerine epey ilgisi var ki şarkıyı yaparken keyif almış görünüyor. 2016’da albümü yayınlamadan önce ilk bu şarkıyı single olarak yayınlamış olması da Peter’ın bu şarkıya güvendiğini gösteriyor. Benim de dinlerken, riffleriyle ve sözleriyle baştan sona keyif aldığım bir şarkı oldu.
Albüme de ismini veren parça “Coming Home”. Albümün ismine sahip parçalar her zaman ekstra bir beklenti içine sokar dinleyiciyi. En azından bu benim için genellikle böyle olmuştur. Peter’ın bu beklentiyi boşa çıkarmadığını ve takdire şayan bir iş çıkardığını söyleyebilirim. Yumuşak ama bir o kadar da hoş akustik gitar melodisi ile açılıyor şarkı ve hemen peşine Peter’ın albümün geri kalanına nazaran daha hassas, duygu yüklü vokali giriyor. Ve sonunda bu şarkıda sözleriyle dinleyicilere kendinden bir şeyler anlatmak isteği aşikar.
“Absinthe Phoenix Rising” kendinden emin bir açılış yapıyor olsa da devamında bu açılışın etkisini pek koruyabildiğini söyleyemeceğim. Hele ki albümde sıra olarak, albümün iyi iki şarkısından hemen sonra geliyor olması, kendini büyük ölçüde unutulabilecek bir parça konumuna sokuyor. Muhtemelen de bu parçanın albümde endüstriyel metale diğer parçalara nazaran daha uzak olduğunu söyleyebiliriz.
“Final Crusade” bence albümü on şarkıya tamamlamak için konulmuş bir şarkı olmaktan öteye geçemiyor.
Albüm tam bitti derken “Burdayım be! Burdayım!” diye çıkış yapan şarkı “Natural Born Idiot.” Şarkı boyunca süren ve insanı sarhoş eden bir riff ile açılış yapıyoruz. Bir Exorcist filminde endüstriyel metale dayanamayan bir şeytanı oynuyor olsaydım, gelen din adamı beni bu şarkıyı açarak rahatça dizginleyebilirdi. Endüstriyel bir ses manzarası diyebiliriz bu şarkı için. Sonlara doğru gelen kadın back vokaller ile şarkı epik bir hal alarak Peter’ın albümü yüksek bir seviyede kapatmayı hedeflediğini gösteriyor.
Her şeye rağmen alkış toplayabilecek kapanış “Starseed”. Şarkı yavaş yavaş açılıyor ve Peter’ın yumuşak ve hassas diyebileceğimiz vokaline geçmeden önce bir atmosfer oluşturuyor. Sözlerde “Tanrı’dan daha büyük” bir evren hakkında, çoğu insan için önemli diyebileceğimiz meselelere değinmekte Peter. Şarkının ilerleyen dakikalarına doğru da bu sözlerini, yumruk gibi inen güçlü bir orkestra kullanımıyla destekliyor.
Peter Tägtgren’in sahip olduğu müzikal niteliklerin zenginliğinden şüphe yok. Prodüktörlüğündeki başarısı albümün genelinde hissediliyor. Endüstriyel tarzı için büyük etkisi olan parlak anlara sahip olsa da büyük ölçüde yetersiz hissettiriyor.
Stefann Heilemann’ın elinden çıkmış olan albüm kapağı ise genel olarak albümün o karmaşıklığını güzel vermiş ve şarkılarda geçen sözleri bir miktar da olsa dinleyiciye göstermiş olsa da estetik açıdan bakmaktan pek keyif aldığımı söyleyemeyeceğim.
29 Kasım’da IF Beşiktaş konserine gidip canlı performansını dinlerken “Afrikadan büyük memeler” diye bağırmanın yine de eğlenceli olacağına kanaat getiriyorum. Bu kadar dolu bir müzik kariyerine sahip ve çok yönlü yetenekleri olan Peter Tägtgren’i, her metal müzik severin en az bir kere canlı dinlemesi gerektiğini düşünmekteyim.