İnceleme: “Pain – Coming Home”
22 Kasım 2023SURGE ile Röportaj Serisi: Ozan Akyol – Episode 13
1 Aralık 2023“Türkiye standartlarında” ile başlayan cümleler genelde extreme müzik ile tanıştığım günden bu yana duymaktan en hazzetmediğim cümlelerdir. Geçmişten ziyade günümüzdeki yapımlar için konuşuyorum tabii ki. “Support the local” fikrinin fazlaca gazına gelip göz göre göre kötü yapılmış işlerin arkasında durulması, desteklenip pohpohlanması ama en kötüsü de yapıcı şekilde eleştirilmemesi asıl Türkiye standartı dediğimiz şeydir. Bu tutum sanatçıların kendini geliştirip, daha iyisini yapmak için motive olmalarına engel olup piyasadaki kötü yapımların artmasına neden olduğu gibi, bu müzikle yeni tanışan insanları yerli yapımlardan soğutup ortamlarda lafı geçtiğinde tadı kaçık bir şekilde “smile and nod” moduna sokmaktan başka da pek bir işe yaramıyor gerçekçi olmak gerekirse.
Bu tutumun yanlış olduğunun kanıtı niteliğinde çıkardıkları albümleri “Ensemble Under the Dark Sun” ile Serpent of Old, yaptığın şeyi gerçekten umursayıp emek verdiğinde ortaya çıkan sonucun ülke veya standart dinlemeden neler başarabileceğini gösteriyor. Vokalist Ozan Gürbüz (Decimation, ex-Abolish, ex-Gore Dimension), baterist Kerem Kaan (Archaic Vanity, ex-Grotesque Ceremonium) ve gitarist Doğa Tarhan (ex-Undoer) tarafından 2018 yılında Ankara’da kurulan Serpent of Old zaman içinde bünyesine Yalaz Öner (Thrashfire, Archaic Vanity) ve Atakan Güçlü’yü de (Archain Vanity, In Revel of Seduce) katılmasıyla yazım aşamasına tam olarak başladı. Daha ilk günlerinden yükseği hedefledikleri belli olan tavırlarıyla ve buram buram Ankara ve ölüm kokan tarzlarıyla extreme underground sahnesinde kendilerinden bahsettirmeye başladılar. Henüz herhangi bir ürün bile çıkarmadan Blood Incantation’ın açılış grubu olarak anons edilmeleriyle (her ne kadar etkinlik Covid-19 nedeniyle iptal olsa da) dikkatleri üzerine çekmiş, Transcending Obscurity Records’la anlaşmaları ile de artık çoğu kişi gelecek ürünlere dair beklentiye girmişti. “Ensemble Under the Dark Sun” ile bütün bu beklentilerin karşılığının verildiğini görüyoruz.
Blackened-Death’in stadyumlarda binlerce insana tezahürat ettirmekten ya da bomboş “bestial” çığlıklar attırmaktan çok daha fazlası olduğunu kanıtlamayı kendine misyon edinmiş bir eda ile başlayan albüm daha ilk şarkı “The Sin Before The Great Sin”’in ilk saniyeleri ile tekinsizliğini belli ediyor.
Karanlık, kasvetli ve yaratıcı rifflerin birbirlerine akışkan şekilde bağlanmaları, bilindik oyunlarla sıkıcı olmak yerine disonant, atonal ve tatsız partisyonların akıcı geçişleri ile gitar işçiliği alanında ders verircesine riff bombardımanına tutuyor insanı. Şarkılar intro, verse, “aynen şurada geçiş koyarız sonra da nakarat” gibi aşina olduğumuz yapılar yerine sürüp giden, geriye pek bakmayan ve “ulan burada da şöyle bir şey olsa” dediğinizde genelde yerine ondan çok daha iyi bir şeyler yaparak son hızla devam ediyor, albüme hâkim olan genel karanlık hava bir an olsun bölünmüyor.
“3 dakika aralıksız blast beat” müziği dinleyicilerine fenalık getirebilecek tarzdaki kompleks partisyonlar, yerinde ataklar ve o sırada çalan riffe olabilecek en uygun ritmi kaçırmamasıyla Kerem Kaan’ı gönül rahatlığıyla Türkiye’nin en iyi bateristlerinden biri ilan edebiliriz bu albümden sonra.
Kendisiyle Abolish’te kısa bir süreliğine de olsa birlikte çaldığım Ozan’ın ise o zamanlardan bu yana kendini çok geliştirdiğini görüyorum. Tek bir vokal tarzıyla söylemektense yer yer kükrermişçesine brutaller, yer yer de yırtıcı çığlıklar kullanıp iki tarzın da hakkını vermiş. Bir albümde birden fazla vokal türünün olması iyi, bunu tek bir kişinin yapıyor olması ise çok çok daha iyidir her zaman.
Yine bir Ankara klasiği olarak Deadhouse Stüdyolarından çıkan yapımın mix/mastering koltuğunda oturan Ozan Yıldırım’ın, şimdiye kadar yaptığı en temiz işlerden biri olan albüm dinlerken piyasayı dolduran ucuz/kötü yerli işlerden sonra ne dinlediğimizi anlayabildiğimiz güzel bir iş çıkarmış.
Grup anlık olarak bandcamp’te en fazla dinlenen albümler arasında. Yurt dışında büyük isimler tarafınca incelemelerinden tam puan aldı ve çoğu insanın 2023’ün enleri listesine girip senenin en iyi albümlerinden biri olarak methedilmeye başladı (Türkiye’nin demedim farkındaysanız) ve bu başarının devamı da gelecek gibi. Umarım da gelir, kendilerine kariyerlerinin kalanında başarılar diliyorum.
Yazının genelinde çıkardığım tantanadan ne kadar beğendiğimi anlayabileceğiniz albümü sırf yerliler diye desteklemek için değil de, (tabii ki onu da yapın) kaliteli bir iş deneyimlemek isteyen herkese tavsiye ediyorum.