İnceleme: “Alcest – Les Chants de l’Aurore”
26 Haziran 2024İnceleme: “Midnight – Hellish Expectations”
6 Temmuz 2024Severek dinlediğimiz grupların türlerinde değişiklik yapmaları her zaman can sıkıcı bir konu olmuştur. Bir yanda o grubu severek dinlememize neden olarak türü terk etmeleri, diğer yanda yeni geçiş yaptıkları türü ne derece iyi icra edecekler, o türü seyircisi sevecek mi, hâlihazırda yaptıklarıyla ilişki içine girebilecek bir tarz mı, sadece müzik değil grubun dış görünüşü ile stili de bu durumdan etkilenecek mi, yaşanılan şok etkisini ve tepkileri grup nasıl karşılayacak vs. tonla baş ağrıtacak durum var.
Bugün de kendini bu imtihana sokan son Bio-Cancer albümü Revengeance var. 2010 yılında kurulan Yunan komşularımız, yaptığı günümüze kadar tarzı Extreme Thrash Metal olarak adlandırıyordu. 10 küsur yıl önce metal dinlemeye yeni başlayan velet Hamit’in de “Slayer falan bu thrash fena değilmiş aslında.” diye grup ararken bu tanımdan bihaber açıp, suratına tokat gibi inen ve adının hakkını veren 2 albümleri var öncesinde. İki albüm de “thrash metal nedir?” sorusuna “hızlıdır, serttir” deyip 10’la çarpan yapısıyla btm’in text book tanımı niteliğinde. Sert, agresif ve saçma seviyede hızlı gitarlar, oha dedirten Skank/D-beat ritimli davullar, boğazını parçalarmışçasına çığlıklar atan bir vokal ile önüne geleni yok etme amacıyla yapılan bir müzik. 10 yıllık sadık bir thrasher olarak kişisel olarak bu tarz thrashin asla büyük fanı olduğumu söyleyemeyeceğim. Daha çok teutonic, crossover saflarında gezinen biri olarak yine de Bio-Cancer dozajı bir tık daha arttırıldığında çorbaya dönebilecek müziğin tam sınırı oturtabildikleri için hep saygı duyduğum bir grup oldu. Son albümleri Revengeance ile bu saygımı da kaybettiler.
İyi bir albüm olduğunu düşünmüyorum ama yine de hakkını yememek istediğim bir şey var o da ilk paragrafımda bahsettiğim sorunlara çok takılmamaları. Evet çok extrem bir thrashti şuan daha melodik yana kaydılar ama adamların geçişleri black thrash grubu Ketzer’in birden post-rock albümü çıkarması, yine eskilerin brutal thrash gruplarının 90’lar ortasında “aa Metallica tür değiştirdi hadi biz de deneyelim” tadındaki tuhaf albümleri (Kreator, Demolition Hammer, Num Skull vs. vs) abesliğinde değildi. Hele yeni moda thrash gruplarının birden metalcore dönmesi modası saçmalığından kat kat düzgün bir hareket. Bir grubun tarzını değiştirmekten daha doğal bir şey olamaz ama bu fikrin bir anda oluşmadığı da su götürmez bir gerçek… Beyaz boğazlı ayakkabılar, sıfır kollu tişörtler ve uzun yağlı saçları ile çığlık atan adamların 1 gün sonra o saçları kesip tarayıp, gömlekler ve sweatshirtler içinde 7 telli gitarlar çalmadı samimiyetsizliktir. Bio-Cancer en azından bunu yapmadı (vokal hala sıfır kollu giyiyor ve o saçları çok sık yıkama huyu olmadığına eminim) bu yüzden albüme aynı açıdan yüklenemiyorum. Ama yine de çok başarılı bir iş olduğunu söyleyemeyeceğim.