İnceleme: “Rammstein – Zeit”
19 Mayıs 2022İnceleme: “Ghost – IMPERA”
7 Ağustos 2022Yıl 1994, buz gibi soğuk bir Aralık gecesi Bruce Dickinson ve o zamanki solo grubunun genç üyeleri Alex Elena, Chris Dale ve Alex Dickson yanlarında 2 kasa bira ve uyku tulumlarıyla bir kamyonun arkasında yolculuk ediyorlar. Parlak sarı, üzerinde Looney Tunes karakteri Road Runner’ın resmi olan bir kamyonda, arka planda silah seslerinin duyulduğu, aktif savaş cepheleri boyunca ilerleyen 8 saatlik karanlık bir yolculuk, istikamet Saraybosna…
Ta ki 2017 yılında çıkan “Scream For Me Sarajevo” belgeseline kadar, gerçekleştiğinden o gün orada olan insanlar dışında emin olunamayan ve bir efsane olarak kalan bir hikâyeden bahsedeceğiz bu yazımızda. Bruce Dickinson ve solo grubunun 1994 kışında, Bosna savaşının en hararetli zamanlarında kuşatma altındaki Saraybosna’da verdiği efsanevi konserin, belgeselinin ve soundtrack albümünün hikayesi.
Bruce Dickinson, 28 Ağustos 1993’te Iron Maiden’la son konserini vermiş ve 1994 yılında gruptan ayrılmasından sonraki ilk solo albümü olan “Balls to Picasso” yu çıkarmıştı. (“1990 Tattooed Millionaire” ilk solo albümü)
Her şey Bruce’un o zamanlar bölgede olan birleşmiş milletlerin üst düzey askerlerinden Binbaşı Martin Morris’den aldığı bir telefonla başlıyor.
– “Bruce! Ben Saraybosna’dan Martin Morris. Buraya gelip bir konser vermeye ne dersin?”
– “Evet, tamam, kulağa hoş geliyor.”
Bu konuşmadan sonra Bruce, çok tehlikeli bir şey olmamalı diye düşündüğünü, “Binbaşı Martinle konuştum, problem olmayacağını, bizi bekleyen helikopterler olacağını, kurşun geçirmez ceketlerimiz, UN yazılı başlıklarımız olacağını ve bizi alıp direkt gidilecek yere götürüp konseri verdikten sonra da hemen alıp oradan çıkartacağını söyledi” diyerek dile getiriyor ve ekliyor “Ve ben de oh, Tamam! dedim”.
Yolculuk planlandığı gibi gitmiyor
Bruce ve ekibi planlandığı gibi Birmingham’dan uçakla Split’e (Hırvatistan’ın 2.büyük şehri) geliyorlar. Ancak bu noktadan sonra sıkıntı başlıyor, çünkü onları oradan alacak olan helikopterler ortada yok. Yetkililerden biri şu anda maalesef onları Saraybosna’ya götüremeyeceklerini çünkü güvenli bir geçişi garanti edemeyeceklerini söylüyor. Bruce bu durumu “Anladığım kadarıyla Birleşmiş Milletlerden biri olaya dahil oldu ve durumdan memnun değildi çünkü Sırplar bizim Bosna halkını mutlu etmemizden mutlu olmayabilirlerdi, her neyse.” şeklinde açıklıyor.
Burada yaklaşık 8-9 saat bekliyorlar ve Bruce havaalanındaki diğer insanlara, “Durum ne kadar kötü? Oraya gidebilmemizin başka hiçbir yolu yok mu diye sormaya başlıyor” ve “The Serious Road Trip” adında Bosna’ya yardım taşıyan bir insanı yardım organizasyonundan barış gönüllüsü insanlarla tanışıyor. (Bir zamanlar “the world’s most rock’n’roll aid organization” olarak tanımlanıyorlardı, inceleyebilirsiniz https://theseriousroadtrip.org/ ) Organizasyonun, parlak sarı boyalı, üzerinde Looney Tunes çizgi filminden resimler olan ve Bruce’un tabiriyle adeta “Vur, patlat, havaya uçur beni!” diyen kamyonuna atlayıp Saraybosna’ya doğru yola koyuluyorlar.
Bu yol boyunca yaşadıklarını, gördüklerini belgeselde hem diğer grup üyeleri hem de Bruce detaylı bir şekilde anlatıyorlar ama en etkileyici olanlardan biri Bosna direnişinin sembollerinden olan Igman Dağı’na (Şehrin o zaman dış dünyayla tek bağlantısı olan bu dağ üzerinden geçen yolun savunulması çok önemliydi) tırmanışa geçtiklerinde yol üzerinde cepheden evlerine dönen Bosnalı askerlerle karşılaştıkları an. Bruce anlatıyor: “Çoğunluğunun silah veya benzeri bir şey taşımadığını gördüm sadece plastik poşetleri vardı oradan biri de bana “Evet, çoğunluğunun silahı yok, eğer birisi yaralanır ya da vurulursa elindeki diğerine geçiyor” dedi”.
Konser Haberinin Yayılması
Bir yandan da Saraybosna’da konserin haberi kulaktan kulağa yayılıyordu. Yerel gruplar Allmanah ve Sıkter ile de anlaşılmıştı. Broşürlerle, posterlerle ve radyodan anonslar yaparak haberi yaymaya çalıştıklarını söylüyor Binbaşı Morris ve ekliyor “Ama dikkatli olmalıydık, kötü adamların bundan haberinin olmasını istemiyorduk çünkü partiyi mahvedebilirlerdi.”
Gün geçtikçe konser daha da fazla konuşuluyor ama gizli de tutulmaya çalışılıyordu. Aynı zamanda kimse Bruce Dickinson’ın gerçekten savaşın ortasına gelip konser vereceğine de inanamıyordu ve kimsenin net bir bilgisi yoktu. Hatta o zamanlar genç olup o konsere gitmiş olanlardan biri belgeselde “Birisi Bruce’un Trebevie Dağı’nda bir yerlerde vurularak öldürüldüğünü söyledi” bile diyor.
“Evet seni vurular, araçları da vururlar, genelde!”
Konser saati yaklaşınca bütün grup, konser ekipmanları ve görevliler Saraybosna’da geçiş yaptıkları zırhlı UN araçlarıyla konser alanı olan Bosna Kültür merkezine geliyorlar. Ekipmanları mekana yükleme ve taşıma işleri yapılırken grubun bas gitaristi Chris Dale ve bir İngiliz askeri arasında şöyle bir konuşma geçiyor:“Şu tepenin üstündeki kahverengi çizgiyi görüyor musun? Yanındaki küçük bayrağı?, Orası Sırp cephe hattı. Aynı şuan bizim onları izlediğimiz gibi onlar da bizi izliyorlar, ama namlularının ucundan! Chris’de karşılık olarak “İlk olarak, biz BM’le birlikteyiz ve onlar kimsenin düşmanı değil, değil mi? İkinci olarak, biz siviliz ve bir rock grubuyuz rock’n’roll çalmak için buradayız vurulmak için değil, kimse bize vurmaz” diyor ve askerden çok net bir cevap alıyor. “Evet seni vurular, araçları da vururlar, genelde!”
“Good Evening Sarajevo!”
Vee konser saati gelip çatıyor, sokağa çıkma yasağı uygulandığı için erken bir saat. Görevliler salonun kapılarını açmaya gittiklerinde gördüklerine inanamıyorlar yüzlerce insan gelmiş ve girmek için bekliyor. Bunu gören UN görevlilerinden ve konseri organize edenlerden biri olan Trevor Gibson “kapıları açın ve herkesi içeri alın, biletleri kontol etmeyin, bırakın herkes girsin” diyor. (biletler de ücretsiz) Ve çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu bir insan seli içeri akın ediyor. Daha sonra Bruce Dickinson sahneye çıkıyor ve sesleniyor “Good evening Sarajevo! “This is a concert that nobody ever believed would ever happen!” böylece bu efsane konser başlıyor. Gitarist Alex Dickson, bas gitarist Chris Dale, baterist Alex Elena ve tabii ki Bruce Dickinson, hem o gece orada olanlar için hem de kendi açılarından unutulmaz ve çok özel bir konser veriyorlar. Konser sırasındaki inanılmaz enerjiyi konserin fotoğrafçısı belgeselde şöyle anlatıyor “Elimde kalan son 7 filmimi de kullanmış olabilirim, seyircilerle birlikte atmosferin bütünü beni değişik zamanlara geri götürdü, eskiden yaşadığım hayata ve savaştan önce yaptığım şeylere.”
Grubun bateristi Alex Elena’da konserle ilgili olarak “O konserden sonra çaldığım bütün konserler tamamıyla anlamsızdı çünkü normalde bizi görmeye gelen insanlar daha sonra sıcak evlerine, sıcak suya, normal yaşamlarına geri dönüyor” diyor ve o gece oraya gelenlerin dönüşte evlerine varma garantilerinin bile olmadığını belirtiyor aslında.
Yine o gece orada olanlar da konser başladıktan itibaren sanki bütün salonun uzaya yükseldiğini ve birkaç saatliğine onlar için savaşın olmadığını söylüyorlar.
Scream For Me Sarajevo Belgeseli
Film o zamanlar Saraybosna’da yaşanan dramı, katliamı bir konser üzerinden anlatıyor esasta. Bu konseri organize eden UN görevlileri, askerler, Bruce Dickinson, Alex Elena (baterist), Chris Dale (bas gitarist), ve tabii ki o gün orada olan insanlardan bazıları film boyunca tek tek kendi açılarından anlatıyorlar orada olanları. Filmde gösterilen bütün görüntüler gerçek ve özellikle bazı yerlerde insan gerçekten çok etkileniyor o yüzden izlemesi kolay bir film denilemez. Çok da uzak olmayan bir tarihte, çok da uzak olmayan bir coğrafyada bunların yaşandığına inanmak gerçekten zor.
Belgeselin son kısmında Bruce, 21 Yıl sonra 2015’de Saraybosna’ya geri dönüyor ve konserin yapıldığı yerde, 94 yılında orada olan insanlarla tekrar buluşuyorlar, birbirlerine sarılıyorlar ve ağlıyorlar. Kolayca anlayabiliyorsunuz ki herkes için bu konserin anlamı çok büyük. Hatta Bruce sahneye çıkıp 21 yıl önce durduğu yerde aynı o gün yaptığı gibi bağırıyor “ Scream for me Sarajevo!
Scream For Me Sarajevo 2017 yılında 36. İstanbul Film Festivalinde de filmin yönetmeni Tarık Hodzic ve senaristi Jasenko Pasic’in katılımıyla gösterilmişti.
Scream For Me Sarajevo Albümü
Şimdi biraz da bu etkileyici belgeselin en az kendisi kadar etkileyici olan müziklerinden bahsedelim. Filmin yine Scream For Me Sarajevo adında Bruce’un solo albümlerindeki şarkılarından oluşan 14 şarkılık bir soundtrack albümü var. Albümde, bu konser gerçekleşmeden önce çıkan albümü “Balls to Picasso’dan “Change of heart”, “Tears of the dragon”, “Gods of War” adında 3 şarkısı; 1996 albümü “Skunkworks” ’den “Strange death in paradise” ve “Inertia” adında 2 şarkısı; 1997 albümü “Accident of Birth” ‘den “Arc of Space”, “Omega”, “Dark side of Aquarius” ve “Road to Hell” adında 4 şarkısı; 2005 yılında çıkan “Tyranny of Souls” albümünden de “Navigate the Seas of the Sun” , “Power of the Sun” ve “River of No Return” adında 3 şarkısı bulunuyor. Ayrıca daha önceden yayınlanmamış “Eternal” ve “Acoustic Song “adında 2 parçası daha var. Bu şarkıların hepsi, belgeseli ve bütün bu konser olayını bilmeseniz bile sizi duygulandırabilecek, fazlaca duygu yüklü şarkılar. “Inertia” şarkısının albümdeki Live versiyonunu dinlerseniz şarkının girişinde Bruce’un “This is a song about certain experiences we had a while back” dediğini duyabilirsiniz. Gitarist Alex Dickson’la birlikte Saraybosna’da yaşadıklarından esinlenerek yazdıkları bir şarkı, zaten şarkının giriş sözlerinden de oldukça açık “These are the pictures,
These are the feelings from the frontline…”
Belgesel boyunca arka planda çalan, kimi zaman yükselen bu şarkıları duyuyorsunuz. Zaten duygu yüklü olan bu şarkılar bir de böylesine bir belgeselle birleşince bütün olay daha da derinleşiyor kafanızda. Filmde oradaki seyircilerin çektikleri konser anının video kayıtlarını da görüyorsunuz ve özellikle bir an var ki izlerken beni çok etkilemişti, O da Bruce Dickinson’ın seyirciyle beraber bağırarak “Gods of War” şarkısını söylediği görüntüler. Bu şarkıyı bu kadar hissederek söyleyebilecek başka bir konser olduğunu sanmıyorum.
Dickinson’a Fahri Vatandaşlık Unvanı
Saraybosna Belediye Meclisi konserden tam 25 yıl sonra Bruce Dickinson’a Bosna Savaşı’nın zirve yaptığı 1994 yılında yaptığı ziyareti ve insanlara umut aşıladığı konserinin anısına “Saraybosna Fahri Vatandaşı” ünvanını verdi. Ödül törenindeki konuşması sırasında belediye başkanı şu sözleri söyledi: “Bay Dickinson’ın 1994 yılında Saraybosna’ya gelişi, Saraybosna’da bizlerin hayatta kalacağımızı, Saraybosna şehrinin hayatta kalacağını, Bosna-Hersek’in hayatta kalacağını anlamamızı sağlayan anlardan biriydi.”.
Bruce Şimdi Yeni Bir Sarajevo Filmi Üzerinde Çalışıyor
Dickinson bir süredir yönetmen Sacha Gervasi’yle (Kanadalı heavy metal grubu Anvil hakkındaki 2008 yapımı Anvil! The Story of Anvil filminin yönetmeni) birlikte 94 yılında Saraybosna’da verdiği bu konsere dayanan bir senaryo üzerinde çalıştığını açıkladı. Orada geçirdiği inanılmaz birkaç günün hayatında yaşadığı en etkileyici günler olduğunu ve yaptığı yolculuğun orada o gün yapılan tek yolculuk olmadığını ve filmin aslında oradan dönüşte arkasında bıraktığı insanların hikayesine adanacağını söyledi. Yani yakın zamanda bu hikayeyi bir kez daha izleme şansımız olabilir.
Son olarak,
Metal müzikle arası olmayan, Bruce Dickinson’ı ve müziğini hiç duymamış biri bile olsanız, sizi derinden etkileyebilecek bir hikâye ve dolayısıyla film. Modern tarihin en uzun kuşatması sırasında orada yaşayan insanların, özellikle gençlerin ruhlarına müziğiyle umut dolduran ve hatta onlara “Bu şeytani savaş sırasında burada yaşanan en güzel şeydi” dedirten inanılmaz bir konserin üzerinden, yine onların mücadelesini anlatan trajik bir hikâye. Henüz izlemediyseniz filmi izlemenizi ve eğer dinlemediyseniz de albümü dinlemenizi tavsiye ederim. Çünkü yaşananların ve anlatılanların kir kısmını buraya yazmaya çalışsam da çok daha fazlası filmde var ve hepsini onları yaşayanlardan dinlemek çok daha etkili tabii ki. Şarkıları biliyorsanız bile filmi izledikten sonra hepsinin daha anlamlı geleceğine de eminim. İyi seyirler!
Bruce’un oradaki anılarıyla ilgili konuştuğu kısa bir röportajı için tıklayınız.
Filmin fragmanı: