Copenhell: Kopenhag’da Metal Fırtınası
9 Temmuz 2024İnceleme: “Bring Me The Horizon – POST HUMAN: NeX GEn”
19 Temmuz 2024Bugün endüstriyel deyince ilk aklımıza gelen gruplar ve şarkılar bu müzik türünün özünde kendine nasıl bir yer ediniyor ya da endüstriyelden geriye ne kaldı? Diye bir merakınız olduysa bu türün kökenine, başlangıcına ve örneklerine yakından bakalım istedim.
Endüstriyel müzik, belki de düşündüğümüzden çok daha kapsamlı bir başlangıç yaptı. Çünkü şu anda endüstriyel müzik olarak dinlediklerimiz, türün başlangıcındaki halinden oldukça uzaklaşmış ve evrimleşmiş bir formunu yansıtıyor diyebiliriz.
“Endüstriyel müzik” terimi, 70’lerin sonuna doğru Londra’da Throbbing Gristle grubu üyelerinin Industrial Records’u kurmasıyla ortaya çıktı. O dönemde Monte Cazazza, SPK, Cabaret Voltaire, ve The Leather Nun gibi sanatçılar, müziği sadece eğlence aracı olarak görmüyor, aynı zamanda deneysel bir estetikle müziğin sınırlarını zorlayıp düşünsel bir platform ve toplumsal eleştiri aracı olarak kullanma amacını benimsiyorlardı. Önceden kaydedilmiş ses örnekleri ve elektronik seslerin kullanımı; yaratılan distopik atmosferlerle birleştirilmiş provokatif sözler, dinleyicilere rahatsız edici ve düşündürücü bir deneyim sunma çabası içerisindeydi. Throbbing Gristle gibi türün öncülerinden bazıları ise müziklerini sahnede görsel unsurlarla birleştirerek çok yönlü bir şekilde ifade ettiler.
Temelde fikir odaklı bir müzik formu olarak endüstriyel, dönemin punk müziğinin asi doğasına karşılık karmaşıklığı benimseyerek dinleyicilere entelektüel bir keşif ve yeni bir alternatif sunma amacındaydı. Endüstriyel sanatçılar, politik sloganlarla kitleleri bir araya getirmek yerine, bireyleri toplumun tabularıyla yüzleştirerek kişisel özgürleşmeyi hedefliyorlardı aslında.
İlk dalga olarak kabul edilen o ilk zamanlarda Industrial Records ile direkt olarak bağlantılı olsun ya da olmasın endüstriyel müzik, bu yeni kültürü benimseyen ve estetiğini paylaşan her underground elektronik müzik sahnesini temsil eder oldu. Bu hareketin önemli bir parçası olan müzik gazetecisi Jon Savage ise, türü karakterize eden ve erken dönem gruplarının çoğunun bir araya getirdiği şeyleri zamanında şöyle özetliyor:
Organizasyonel otonomi– Endüstriyel müzik kendini ana akımdan tamamen ayırmış ve sadece kendi dağıtım yöntemlerine bağlı bir türdü,
Bilgiye ulaşım– Endüstriyel müziğin ideallerinden biri, televizyon ve diğer ortamların insanlara vermediği tüm bilgilere özgür erişimdi,
Synthesizer kullanımı ve anti-müzik fikri– Endüstriyel sanatçılar, o dönemde rock sanatçıları tarafından domine edilen ana akım müzikten ayrılmak için yeni teknolojiyi benimseyerek bir tür anti-müzik haline geldiler,
Ekstra müzik unsurlarının kullanımı– Endüstriyel müzik sanatçıları mesajlarını sadece müzikle sınırlamadılar, çoğu zaman bir performans gösterisi de işe dahildi,
Şok taktikleri– Sürrealizmden ilham alan endüstriyel sanatçılar, alıcı ile daha yüksek bir iletişim seviyesine ulaşmak için, modern medya ile dolu bir dünyada yaşamanın oluşturduğu otomatizasyon bariyerini parçalamak gerektiğini düşünüyorlardı. Bu yaklaşım, alışılmışın dışında ve şaşırtıcı bir sanat deneyimi sunarak, izleyiciyi düşündürmeye ve duygusal olarak etkilemeye yönelik bir çabayı ortaya çıkarmış oldu.
İlk dönem endüstriyel müziğinin örneklerini görmek isteyenler bu linkle ilgilenebilir:
Genellikle “ikinci dalga” olarak adlandırılan, yaklaşık 1982–1990 civarı, endüstriyel müzik bir dizi alt türle zenginleşti. EBM, Coldwave ve Endüstriyel Rock bu alt türlerden bazıları. Front 242, Wumpscut, Ministry, Young Gods, Leætherstrip, Autopsia ve Skinny Puppy gibi birçok yeni grup, hayran kitlesi giderek büyüyen ve çeşitlenen bu türün sound’unu ve stilini kendi yorumlarıyla değiştirmeye başladılar. Bu alt türler ve gruplar, endüstriyel müziğin evriminde önemli bir rol oynayarak, türün popülerlik ve çeşitlilik kazanmasına katkıda bulunmuş oldular. Bu noktada, endüstriyel müziğin orijinal idealleri hala büyük ölçüde korunsa da müzik ‘daha dinlenilebilir’ bir hale getirilmeye çalışılmış, punk ve goth gibi karşı kültürlerin de tarzı benimsemeye başlamasıyla orijinal benzersizliğinden bir noktada uzaklaştırılmış oldu.
1988 yılında Ministry, çıkardığı “The Land Of Rape And Honey” albümüyle endüstriyel müziği metal müzik ile buluşturan ilk örneklerden oldu. Daha önceki iki albümlerinden farklı olarak synthpop-EBM’den ayrılarak elektronik ritimler ve endüstriyel sound’u heavy metal gitarlarla bir araya getirmiş ve endüstriyel müzik ile metal arasında bağlantıyı kurmuş oldular. Böylece endüstriyel müzik kendine ana akım alternatif müzik dünyasında yeni bir yer edinmiş oldu.
Daha sonra onları Nine Inch Nails, Gravity Kills, Stabbing Westward, Marilyn Manson, Orgy, Rob Zombie ve Rammstein gibi gruplar takip etti. 90’lardan itibaren türün müzik listelerinde hızlıca yukarlara çıkmasıyla endüstriyel müziğin başlangıçtaki doğası da oldukça değişti ve daha az belirgin/daha kapsayıcı bir hale geldi. Hatta Throbbing Gristle gibi türün ilk örneklerinin takipçilerinden bu yeni oluşumu endüstriyel metal değil de elektronik metal (ya da sampler metal) olarak adlandırmayı tercih edenler oldu. Çünkü onlara göre bu gruplar müziklerini daha çok satmak ve geliştirmek için bazı elektronik ve endüstriyel elementleri kullanan klasik metal grupları.
Rammstein, Oomph!, Eisbrecher gibi gruplar aslında 90’ların sonlarına doğru ortaya çıkan NDH (Neue Deutsche Härte) müzik akımının temsilcileri olsalar da zaten bu akım da endüstriyel, elektronik ve metal unsurlar dahil olmak üzere çeşitli müzik tarzlarının birleşimi ile karakterize edilen bir tür.
Özellikle Rammstein’ı düşünürsek, canlı şovlarında ve müzik videolarında kullandıkları ekstra görsellik ve müzikle sınırlı kalmayıp performanslarıyla da distopik atmosferler yaratmalarıyla da endüstriyel müziğin başlangıcından var olan bazı elementleri kendi yöntemleriyle ortaya koyduklarını da görebiliyoruz.
Yani günümüzde endüstriyel metal/rock olarak bildiğimiz gruplar aslında endüstriyel müzik hareketinin orijinal idealinden ve hamlığından oldukça uzaktalar. Ama burada endüstriyel terimini kullanmak türün özüne karşı bir yanlış olarak görülebilir mi o konuda emin değilim. Endüstriyel müziğin ilk döneminde kalıcı bir estetik oluşturduğunu ve bu estetiğin direkt olarak “endüstriyel” terimiyle özdeşleştiğini düşünerek şu an endüstriyel metal/rock vs. olarak adlandırdığımız, bu estetiğe sahip grupları türün elementlerini daha jenerik açıdan ele alan endüstriyel müzikçiler olarak tanımlayabiliriz.
Son olarak endüstriyel müziğin oluşumunda önemli etkisi olan elektronik müziğin öncüleri Kraftwerk’ten de kısaca bahsedelim.
“Robot müziği” olarak adlandırdıkları son derece yenilikçi elektronik müzik yaklaşımlarıyla, özellikle endüstriyel müzik kültürünün oluşumunda önemli etkiye sahipler. Zamanla endüstriyel müziğin bir parçası haline gelmeseler de elektronik deneysellik temelleri ile hem ilk dönem endüstriyel müzik sanatçılarına hem de türün güncel örneklerine ilham kaynağı olduklarına şüphe yok. Özellikle 1975 Radio-Aktivitat albümleri hem konusu hem de sound’u açısından iyi bir örnek olarak verilebilir.