İnceleme: “Cynic – Focus”
22 Haziran 2024İnceleme: “Bio-Cancer – Revengeance”
4 Temmuz 2024Agresif, isyankar ve karanlık duyguların temsil edildiği black metal ile ortaya çıkarak, dreamy efektlerin blendlendiği shoegaze atmosferini bir araya getiren ve ‘blackgaze’ türünü yaratarak müzikte devrim yapan Fransız ikili Stéphane “Neige” Paut ve Jean “Winterhalter” Deflandre, yani ALCEST, yayımladıkları yedinci stüdyo albümleri “Les chants de l’aurore” ile, türde yine bir devrime öncülük ediyor.
Grubun asla kendini tekrarlamayan soundunu yakından takip edenler bilir. İlk stüdyo albümleri “Souvenirs d’un autre monde”deki clean vokaller, akustik arpejler, eşlik eden distorted gitarlar, kendini tekrarlamayan şarkı yapısı, efkarlı hisler ile rüyada olma hissini blendleyerek, blackgaze türünü tüm dünyaya tanıtan ve beklentileri yükselten grup, “Écailles de lune” ile kariyerlerinin en karanlık ve aynı zamanda en dreamy soundlarına inerek hayranlarına agresif screamleri ve blast beatler ile yenilikçi bir albüm hediye etmişti.
Albümün yayımlanmasından hemen önce, Neige ve Winterhalter’in yer aldığı, daha karanlık olan bir proje grubu olan Amesoeurs, 2009’da yayımladıkları “Amesoeurs” albümü ile ortalığı kasıp kavurmuş, ve ortadan kaybolmuştu. Ardından grup, karanlık defterleri kapatmış olacak ki, “Les voyages de l’âme” ile, “başka bir dünyadan” gelen soundlarına ulaştı. Ve ardından, hayranları tarafından çokça eleştirilen, en hafif, en pozitif duygular hissettiren, tam bir yaz albümü olan “Shelter” ile, ne kadar inovatif ve öncü olduklarını bir kez kanıtladılar.
Sonrasında, eski hayranlarının gönlünü kazanacak 2 albümle, soundlarını bir adım daha ileriye ve daha moderne taşıyarak, kariyerlerinde zirveye tırmandılar: “Kodama” ve ”Spiritual Instinct”. Grup, “Kodama” turu kapsamında 30 Mart 2017’de İstanbul’da sahne aldığında ilk defa canlı izlemiş ve büyülenmiştik. Daha sonra, bir gezim esnasında tesadüfen Lüksemburg Kulturfabrik’te Regarde les hommes tomber + Brutus + Scarred eşliğinde, bol tempo değişimli ve inişli çıkışlı “Spiritual Instinct” şarkılarını canlı izleme fırsatı bulmuştum.
Yaz gündönümünde yayımlanan yeni gözbebekleri “Les chants de l’aurore” ile ikilinin kariyerinde zirveye oturduklarının sesini duyabiliyorum. Geçmişten günümüze kadar sürekli devrim üstüne devrim yapan ALCEST, bizi 43 dakikalık yolculuğa çıkarıyor.
Albümün ilk şarkısı “Komorebi”, gün ışığının ağaçların yapraklarının arasından süzüldüğü o güzel an anlamına geliyor. Neige’in Japon kültürü hayranı olduğunu ve uzun süredir Japonca öğrendiğini yakından takip edenler bilir. Son yıllardaki şarkı ismi seçimlerinde bu etki görülüyor. Aslında sıradan olmasına rağmen “başka bir dünyadan” gibi hissettiren dünyevi duyguları Japonlardan daha iyi tanımlayan başka bir dil var mıdır? Pek sanmıyorum.. ALCEST’in müziğini kelimelere sığdıramamasına sebeple şaşırmamak gerek. Şarkı başladığı andan itibaren eşlik eden synthler ve clean vokaller ile sizi ormanda bir yolculuğa çıkarıyor, sanki baharın tam ortasındaymışsınız ve ağaçların dallarında çiçekler açmışçasına. Teninizde hissettiğiniz güneş içinizi ısıtıyor.
“L’envol” ile mod yükseltici gitarlar, melodik mırıldanmalar, ve Winterhalter’in davulda ortaya koyduğu karakteristiği karşılıyor bizi. “Souvenirs d’un autre monde” tadında buraya kadarki kısmı. Şarkının sonlarına doğru Neige’in screamleri hayranlarına büyük bir sürpriz niteliğinde. Albüm ilk dinletisi etkinliğinde, bu screamlerin içten olduğunu ve yıllardır yapmasına rağmen hala acıtabildiğinden bahsetmişti Neige.
Sırada, grubu eskiden beri takip eden hayranların loopa alarak dinlediği o şarkı.. “Améthyste”… Bir “Écailles de lune” dönemi hayranı olarak sanırım albümdeki en favori şarkım bu oldu. Şarkının açılışında bizi karanlık melodi ve agresif davullar karşılıyor ve bizi nakaratta meleksi melodik ve scream karışımlı vokalleriyle Neige “Her bir acınızı yoğun bir şekilde hissettim, ve tüm hayatımın kayıp gittiğini gördüm, tüm hayatımı yeniden gördüm” dizelerine götürüyor. Ardından shoegazy gitar tonları, yerini clean arpejlere bırakıyor ve bir anda kendimizi şu ana kadar kaydedilmiş en derin ve efkarlı Neige screamlerinde kaybediyoruz. “Gardent les âmes vagabondes” diye bağırdığında ne kadar içten olduğu hissediliyor. Şarkının outrosu, melodik synth ve giderek yükselen gergin gitarlar ile duyabileceğiniz en güzel kapanış kısmı olabilir.
Dördüncü şarkı, “Flamme Jumelle” albümdeki shoegaze/post-rock yönü baskın şarkılardan biri. Tekli olarak paylaşıldığında açıkçası tüm albümün böyle olacağını düşünmüştüm, ama hatalı düşünmüşüm.
“Réminiscence” ise Neige’in büyükannesinin piyanosu ile kaydettiği yaklaşık 2:50 dakikalık slow, sürükleyici bir instrumental şarkı.
Veeeeeeee: “L’enfant de la lune (月の子)”, adını Reiko Shimizu mangası olan Moon Child’dan aldığını düşündüğüm, albümdeki en güçlü ikinci şarkı. Açılışında Japonca konuşan bir kadın karşılıyor, ve bizi bol enerjili, melodik ve blastlı bir nakarata bırakıyor ve şarkı bir süre böyle devam ediyor. Şarkının ortaları Spiritual Instinct tadı veriyor, ve ardından tempo değişimi hissedilen ve Leprous şarkı yazımına çok benzettiğim proggy kısım geliyor. Şarkı bitiminde distorted gitarlar bu kısma eşlik ederek yükseliyor, ve dreamy efektler ile şarkı bitiyor. Özellikle son birkaç saniyesi Amesoeurs’un “Gas in Veins” sounduna göz kırpıyor. Anladığınız üzere, bu albümdeki bütün şarkılarda, grubun eski işlerinden birer parça hissetmek mümkün. Bütün ALCEST dönemlerine hitap eden bu albümün, zirve albümleri olarak anılacağını tahmin etmek zor değil.
Her güzel şeyin bir sonu var derler, “l’Adieu”, yani elveda karşılıyor bizi son şarkı olarak. “Les voyages de l’âme” albümünden Havens’a benzer bir outro, ve kapanış. Oldukça melankolik bu şarkı ile grup neye veda ediyor dersiniz? Bence 2024’teki ALCEST’e. Bir sonraki albümde aklımızdaki ALCEST imajını tekrar yıkıp, tekrar devrim niteliğinde bir işe imza atacaklarının göstergesi olmalı bu.
Albüm özetle, eskilere flash-backlerle dolu, kompozisyon anlamında oldukça devrimci, sayamadığım kadar synth ve farklı efektler içeren ve bunu hem clean hem de harsh vokallerle en iyi şekilde blendlemeyi başarabilen, olağanüstü derecede hislere hitap eden en modern ALCEST sounduna başarıyla ulaşmış. ALCEST’e, Svalbard and Doodseskader’in açılış grubu olarak eşlik edeceği “Les chants de l’Aurore Tour 2024”ü sabırsızlıkla bekliyorum.
26 Ekim 2024 tarihinde IF Beşiktaş sahnesinde izleyeceğimiz ALCEST konserinin biletleri BiletiniAl‘da!