Konser İncelemesi: In Flames (2024, Küçükçiftlik Park)
3 Ekim 2024Konser İncelemesi: Ne Obliviscaris (2024, IF Beşiktaş)
11 Ekim 2024Archspire, üç yılda beynimizin işitsel korteksinin algılayabildiği en karmaşık nota kombinasyonlarını yazarak yarattığı “Bleed the Future” adındaki albümünü 2021 yılında, Season of Mist etiketiyle dinleyiciyle buluşturdu.
Kanadalı teknik death metal grubunun dördüncü stüdyo albümü, 2022’de Kanada’nın yerel müzik ödülü Juno’ya layık görüldü ve bu sayede Bleed the Future’ın başarısı sadece metal müzik hayranları tarafından değil, Kanada’nın müzik endüstrisi profesyonelleri tarafından da tanındı.
Sadece 31 dakika uzunluğundaki bir albümün bu kadar ses getirmesi hayranlık uyandırıcı, MetalTalk’in “death metalin en ileri görüşlü gruplarından biri” olarak yazdığı Archspire, dördüncü stüdyo albümü Bleed the Future’ı, kendi geliştirdiği “shotgun vocals” kayıt tekniğiyle kaydedip rap vokalleri kullanmasıyla yenilikçiliğini ortaya koyuyor.
Bir konsept albüm olan Bleed the Future, grubun vokalisti Oli Rae Aleron’un, rüyasında sürüngene benzeyen uzaylıların ağzındaki sıvı altına baktıklarında geleceğini gören insanları görmesinden ilham alıyor ve bu rüya zamanla insanların çocuk doğurmasının tehlikesi metaforuna dönüşüyor. Aleron’un rüyasından esinlendiği anlaşılan albüm kapağı, metal müzik albüm kapağının usta çizeri Eliran Kantor’un imzasını taşıyor.
Bleed the Future’ın ilk şarkısı “Drone Corpse Aviator”, albümün en tanınmış şarkısı ama teknik anlamda en zor ya da albümün en hızlı şarkısı bile değil. Tobi Morelli’nin buluşu “gravity picking” tekniğiyle açılış yapan şarkının solosu o kadar güzel ki bu melodiyi bir death metal grubunun yazdığına asla birini inandıramayabilirsiniz. Hiç death metal sevmeyenlerin bile beğenisini kazanan şarkıyı, baterist Spencer Prewett’ın nasıl canlı çaldığını izlemek, bir perküsyonistin fiziksel olarak erişebileceği en üst basamak buymuş gibi gösteriyor. Dünyaya Archspire’ı tanıtan bir şarkıya dönüşen “Drone Corpse Aviator” bence Bleed the Future’ın en başarılı şarkısı.
İkinci şarkı “Golden Mouth of Ruin”, albümün teknik bakımdan en zor şarkılarından biri öyle ki bir gitaristin sadece şarkının bir kısmını çalışmasının bile ona çok şey katacağına eminim. Gitarist Dean Lamb’ın şarkıya yazdığı sweep picking çalışması albümün en görkemli sweep picking solosu.
Üçüncü şarkı “Abandon the Linear” albümün, derinden gelen yavaş bir tempoyla başlayan ilk şarkısı bu yüzden duyduğunuz ilk anda sabırsızlanabilirsiniz. Chorus riffi o kadar güçlü ki tek başına tüm şarkıyı sırtında taşıyor, bu tapping riffi chorus; benim de gitarda beğeniyle çaldığım rifflerden biri. Şarkı sadece bu tapping riffini duymak için bile dinlenebilir.
Dördüncü şarkı, albüme adını veren “Bleed the Future”da Aleron’un rapten aldığı ilhamı net bir şekilde duymakla birlikte kelimeleri bu kadar hızlı sıralayacak bir diksiyon geliştirmesi de bence gözardı edilmemeli. Bas gitarist Jared Smith’in tek başına bile olsa zirveye çıkarabileceği interlude kısmı şimdiden konserlerde seyircinin eşlik ettiği bir klasik oldu. Archspire’ın, müzik videosunun çekilmesi için bağış kampanyası başlattığı “Bleed the Future”ı izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
Beşinci sırada “Drain of Incarnation” var, clean bir introyla usulca başlayan şarkı hemen hızlanıyor. Sakın sonunu dinlemeden şarkıyı atlamayın çünkü şarkının cevheri kapanış riffinde ortaya çıkıyor.
Altıncı şarkı “Acrid Canon”da Morelli’nin “gravity picking” eklemeleri dışında, Morelli ve Lamb’in aynı gitar üzerinde iki kişi olarak çaldığı kısmı da hemen kulağımıza geliyor. Nasıl çalındığını albümün yapımı sırasında çekilen “Bring Back the Danger” belgeselinde görebilirsiniz ama fazla heveslenmeyin, gitaristler bu kısmın şu an konserlerde kendi gitarlarında çalıyor.
Yedinci şarkı “Reverie On the Onyx” kısa süren mistik bir introsu var, staccato aksak rifflerini, sert bir yüzeyde parmaklarınızla ritim tuttuğunuzu fark ettiğinizde şaşırdığınız anda sizde bir iz bıraktığını anlıyorsunuz. Bundan sonra şarkının chorus riffi başlıyor, size öyle akıcı geliyor ki tekrar duymak için yapabileceğiniz tek şey chorusu beklemek.
Sekizinci ve kapanış şarkısı, albümün en hızlı parçası “A.U.M.” (Apeiron Universal Migration) grubu eleştiren, Prewett’ın elitist bir metal dinleyicisi olan arkadaşının ses kaydıyla başlamasıyla albümün, Archspire’ın mizah anlayışını yansıtan tek şarkısı. Ses kaydı kasten en son şarkının açılışı olarak seçiliyor, eğer hala şarkıyı kapatmadıysanız “A.U.M”un çıkıcı riffini duyacaksınız, her notası sizi teknik death metalin sadece 400 bpm’de erişebileceğiniz en üst, metafizik bir seviyesine çıkarıyor, bu kadar hızlı bir şarkının şan olarak söylenebilecek kadar güzel melodilere sahip olması akıl almaz. Interlude’ü albümün en zarif melodisine sahip ve duyduğunuzda sizi hemen etkisi altına alıyor.
Dünyanın en hızlı grubu olarak bilinen Archspire, bunu dünyaya göstermek için de bu hıza eşit bir beceri sergiliyor, yemek şovlarından tutun gülmekten yarılacağınız turne tanıtımlarına kadar pazarlama konusunda da kendini aşan grubun bundan sonra neler başaracağını sadece tahmin edebiliriz. Gelecekte hepsiyle karşılaşmayı ümit ediyor ve Archspire’a başarılar diliyorum. Stay Tech.
Irmak Gündüz