Endüstriyel Müziğin Evrimi: Yeraltından Ana Akıma
11 Temmuz 2024Graspop Metal Meeting 2024
20 Temmuz 2024Bring Me The Horizon’ı sevin ya da sevmeyin, yaptıkları müzik yolculuğuna hayret etmemek zor. Kariyerine deathcore türünde müzik yaparak başlamış ve zamanla daha geniş bir müzikal yelpazeye yayılmış bir gruptan bahsediyoruz. Grup tarafından yayınlanan her albümde farklı bir tarz deneniyor ve çıkardıkları iş döneminin öncülerinden olmayı başarıyor. Özellikle 2013 yılında çıkardıkları, BMTH’nin Black albümü diyebileceğimiz “Sempiternal” albümü ile dikkatleri üzerine çekmiş ve grubu ana akım müzik sahnesine taşımayı başarmışlardır.
“POST HUMAN: NeX GEn” uzun zamandır beklenen ve ertelenen bir albümdü. Post Human projesi 2020 yılında çıkan, dokuz şarkılık albüm “POST HUMAN: SURVIVAL HORROR” ile başlamıştı. Henüz COVID patlak vermeden önce “Parasite Eve” şarkısı vokalist Oliver Sykes’ın okuduğu bir Japon virüsü ve büyük bir virüsün geleceği nasıl etkileyebileceğini düşündüğü hakkında yazılmıştı. COVID-19 karantinaları sırasında video oyunu Doom Eternal‘ı oynadıktan ve Mick Gordon‘ın oyun içi müziklerinden ilham aldıktan sonra, Sykes, “Parasite Eve” şarkısı için ve bir bütünlük oluşturması adına albümün geri kalanı için Gordon ile temasa geçti.
Post Human projesinin 4 bölümlük bir iş olacağını duyurdular. Ve Sykes “Her biri kendi sesleri ve ruh halleri ile tamamen farklı olacaklar” dedi. “Bu gerçekten hiç yapmadığımız bir şey. Kayıtlarımızda genellikle kapsayıcı bir tema vardı, ancak müzik her zaman bir kolaj gibi hissettirdi. Bu harika ve hoşuma gitti, ama bazen belirli bir durum ve duygu için bir film müziği istiyorsunuz.”
Ve 4 yılın ardından nihayet projenin ikinci bölümü olan “POST HUMAN: NeX GEn” ilk başta çıkışı 15 Eylül 2023 için planlanmış olsa da aksayarak 24 Mayıs 2024’te piyasaya sürülmüş oldu. Bu aksamanın hemen ardından 2023 yılının sonlarına doğru grubun klavyecisi ve ayrı zamanda yardımcı prodüktörü olan Jordan Fish’in grupta artık olmayacağını, BMTH’nin “Bring Me The Horizon Jordan Fish ile yollarını ayırmaya karar verdi.”diyerek duyurmasıyla öğrenmiş olduk. Büyük bir kayıp olduğu çok aşikar. 2013 Sempiternal albümünden beri grubun sesini derinleştirmede ve onları bugün stadyumları dolduracak bir grup yapmada payı çok büyük.
Albümün açılışında bizleri “[ost] dreamseeker” adında 19 saniyelik bir intro karşılıyor. Bu albümle bizleri yeni bir yolculuğa çıkaracak olsalar gerek ki “Let’s begin” diyerek albüme startı veriyoruz.
İkinci şarkımız “YOUtopia”. Deftones’a bir selam çaktığı çok belirgin. “Be Quiet And Drive (Far Away)” i hatırlatan görkemli ama karanlık bir riff üzerinden yürüyor şarkı. Vokaller de yine aynı şekilde Far Away tadında ilerliyor. Albüme bu duygusal şarkı ile düzgün bir şekilde başlangıç veriyoruz. “There’s a place I wanna take you / But I’m not quite there myself”
Üçüncü şarkımız “Kool-Aid”. Kesinlikle albümün enlerinden birisi. Zakk Cervini, Oli Sykes ve Dan Lancaster tarafından üretilmiş. Güçlü davullar, anında etki bırakan devasa gitar riffleri ile sizi yakalamayı başarıyor. Şarkıya Oli Sykes tuhaflığı hakim diyebiliriz ve bu şarkının parlamasını sağlıyor. Kool-Aid için ağır enstrümantasyon, etkili vokaller ve düşündürücü şarkı sözlerinin güçlü bir karışımı diyebiliriz. Parça, BMTH’nin müzikal kimliğinin özünü başarıyla yakalıyor. Ayrıca, diskografilerine de göze çarpacak bir ekleme yapıyor.
Dördüncü şarkı “Top 10 staTues tHat CriEd bloOd”. Albümde nasıl yazılmışsa aynı o şekilde büyüklü küçüklü yazma çabam için bir takdir kesinlikle bekliyorum. Parça acı, travma ve kendini kabul etme mücadelesi temalarına değiniyor. Sözlerin fazlasıyla karanlık olmasına rağmen şarkının kendisi oldukça iyimser. BMTH’nin pop hassasiyetini rock köklerinden ödün vermeden sergiliyor oluşu takdirimi daima kazanıyor. Prodüksiyon parlak ve modern synth’ler ile ön plana çıkıyor. BMTH türleri harmanlamayı başarılı bir şekilde yapsa da şarkı için synth-pop demek yanlış olmaz.
Sıradaki şarkımız “liMOusIne (feat. AURORA)”. Bu şarkıda da buram buram Deftones hissediyorsunuz. 90’ların alternatif rock’ını anımsatan bas ağırlıklı, grunge aşılanmış bir parça dinliyoruz. Sözlerden yola çıkarsak kesinlikle toksik bir aşk şarkısı. “Drag me down some more” , sözleriyle açılan şarkıda “I’ll swallow the ball for you” ve “I hope that you wrote all your songs for me” sözleriyle umutsuz bir özlemi ve toksik bir aşk uğruna kişisel huzurdan ödün verme isteğini ortaya koyuyor. Limuzin her ne kadar şatafatlı ve lüks görünüyor olsa da “Belted up in the limousine” sözleriyleaslında sizi içine hapseden, sınırlayan bir alan. Toksik bir aşk hikayesi için güzel bir metafor. AURORA’nın vokalleri şarkının üzerinde resmen süzülüyor ve ağır bir duygusal derinlik hissi veriyor. Sesindeki o büyüleyicilik liMOusIne’de de kendini göstermiş durumda.
Ve altıncı şarkı “DArkSide”. Şarkı gitarlara eşlik eden synth’ler ile açılıyor ve Sykes’ın vokalleri için gerekli zemini hazırlıyor. Bir alternatif rock parçası diyebiliriz. Sözlerin anlamını BMTH şu şekilde açıklamış “DArkSide’ın anlamı, iç kargaşanın, zihinsel sağlık mücadelelerinin ve kişinin daha karanlık dürtülerine karşı savaşın derin bir keşfidir. Şarkı sözleri, derin bir kişisel çatışma duygusunu ve kişinin zihinsel durumu üzerindeki kontrolünü sürdürme mücadelesini aktarır.”
Yedinci şarkı “a bulleT w/ my namE On (feat.Underoath)”. Oli Sykes ve Spencer Chamberlain‘in vokal performansları gerçekten dikkat çekici. Sykes’in temiz vokalleri ile çığlıkları bir araya getiren benzersiz tarzı, Chamberlain’in ham ve tutkulu yorumuyla mükemmel bir uyum içinde. İki vokalistin sesleri öylesine uyumlu ki, birlikte şarkıda kalp kırıklığı, öfke ve çaresizlik temalarını güçlü ve duygusal bir atmosferle yansıtıyorlar. Şarkıdaki öfkeyi “If Jesus Christ returns / We’ll just kill the fucker twice” sözleri ile özetleyebiliriz. Çoğu kişi için tartışma konusu yaratacağı apaçık.Underoath ile işbirliği BMTH sound’unu post-hardcore ile harmanlayarak bize orjinal bir ürün sunduğunu söyleyebiliriz. Ve ürkütücü bir outro ve silah patlamasıyla albümünde soluklanacağımız bir ara şarkıya geçiyoruz.
Sekizinci şarkı “[ost] (spi)ritual”. Çoğu kişi için Sleep Token çağırışımı yapacak bir parça olmuş. Oldukça beğendiğimi söyleyebilirim. Fazla tripli.
Dokuzuncu şarkı “n/A”. “N/A” genellikle “Not Applicable” veya “Not Available” anlamına gelir. Türkçede “Geçerli Değil” veya “Mevcut Değil” olarak çevrilebilir. Şarkıda Oli’nin korkusuz ve samimi bir şekilde kendisinin bağımlılığı ile yüzleşmesini görüyoruz. Bu şekilde düşünecek olursak “Narcotics Anonymous (NA)”a da atıfta bulunuyor olabilir. NA, uyuşturucu bağımlılarına yönelik uluslararası bir topluluk ve destek grubu ağıdır. Şarkının açılış sözlerini Zakk Cervini söylüyor. “Okay, folks, we’ve got a new face joining us / Why don’t you go ahead and share a little bit about yourself?” sözleriyle bir destek grubu toplantısında olduğumuzu anlıyoruz. Şarkı ilerledikçe artan kaosu hissediyorsunuz. Ayrıca akılda kalıcı ve eşlik etme isteği uyandıracak bir nakarat var elimizde. Konserlerde seyirci eşliği ile dinlemek epey keyifli olacaktır.
Onuncu şarkı “LosT”. Bu şarkıda da yine Oli Sykes’ın kişisel itiraflarına devam ediyoruz. İlaç tedavilerinden, intihar düşüncelerinden bahsediyor. Şarkıyı ilk dinlediğimde bir My Chemical Romance şarkısı dinliyor gibiydim. Çünkü oldukça emo bir şey dinliyorsunuz. Şarkı fazlasıyla elektronik ve pop hissettiriyor. Yüksek perdeli synth’ler ve vokal efektler şarkının kaotik ve rahatsız edici atmosferine katkıda bulunuyor. Bunları kötü bulduğumu asla söylemiyor. Bence epey eğlenceli bir şarkı. Evet hala BMTH’yi eski Deathcore günlerine dönsün diye bekleyenleri fazlasıyla tetikleyecektir. Ama ortada güzel bir müzik var arkadaşlar. Oli Sykes’ın, Kaptan Jack Sparrow edasıyla oradan oraya koşturmasını görmek isterseniz eğer, en az şarkının kendisi kadar eğlenceli klibini de izlemenizi tavsiye ederim.
On birinci şarkı “sTraNgeRs”. Sykes’ın neredeyse hasta sesi ve Lee Malia‘nın alçakgönüllü gitarı ile şarkıya başlıyoruz. Ruhun derinliklerine çarpan şarkı sözleri burada da yakamızı bırakmıyor. Şarkı sözlerinin ne kadar melankolik olduğunu görmezden gelmek zor.
On ikinci şarkı “R.i.p. (duskCOre RemIx)”. Açıkçası elektronik müziği ve sağladığı çeşitliliği gerçekten seviyorum fakat bu şarkı için albümün favorilerinden demem çok zor. Sevdiğim yanı outro kısmı ile “AmeN!”e güzel bir geçiş yaptığı.
On üçüncü şarkı “AmeN!(feat. Lil Uzi Vert and Daryl Palumbo of Glassjaw”. Rapçi Lil Uzi Vert ve hardcore efsanesi Glassjaw’dan Daryl Palumbo’nun yer aldığı bu şarkı için albümün en iyilerinden biri olduğunu söyleyebilirim. BMTH’nin özellikle son dönemlerindeki yaptığı işlerle metal müziği evrimleştirme çabası şapka çıkartılası ve bu şarkı da kesinlikle onlardan birisi.
On dördüncü şarkı “[ost] p.u.s.s.-e”. Bu şarkının yapımcılığını Cynthoni’nin üstlendiğini öğrendim. EDM tarzında müzik yapan bir müzisyen kendisi. Açıkçası dinlediğim şeyden oldukça memnun kaldım ve dinleyeni harekete geçireceği besbelli.
On beşinci şarkı “DiE4u”. Albümün ilk çıkan teklisi. Bu şarkı için sosyal medyada çok fazla “tiktokcore” yorumu gelmiş. Evet sözlerinden, müziğine çok fazla popüler kitleye oynayan bir şarkı. Peki böyle olması kötü bir şey mi? Sözler konusunda bir miktar tembel davranmış diyebiliriz Sykes için fakat elimizde akılda kalıcı nakarata sahip, kendine eşlik ettiren güzel düzenlenmiş bir şarkı var. Sykes şarkı için şu açıklamayı yapmış, “‘DiE4u’ toksik takıntılar, ahlaksızlıklar ve bırakamadığımız şeyler hakkında bir şarkı. Bence birçok insan karantinadayken çok benzer mücadeleler yaşadı, kendisiyle yüz yüze geldi ve gerçekte kim olduğunu ve neyin önemli olduğunu gördü. Şarkı, benim için zafer dolu ve duygusal bir şarkı çünkü iyi olmayan şeyleri bırakma ve kendimi geliştirme kararı aldığım bir dönemdi. Ayrıca, toplum olarak kendimize, birbirimize ve dünyaya nasıl davrandığımızı gözden geçirmemiz gerektiğine dair daha derin bir temaya da bağlanıyor.”
Ve albümün son şarkısı, on altıncı şarkı “Dlg It”. Albümü gözyaşlarıyla kapatmamızı istemişler olsa gerek ki kesinlikle en duygu yüklü şarkıyı en sona bırakmışlar. Bu güzel albüm için güzel bir son. Albümdeki en sevdiğim şarkılardan birisi olmayı başardı.
Biz bu albümde neler dinledik? Metalcore, Emocore, Post-Hardcore, Nu Metal, Hiperpop, Pop Punk, Elektronika, Alternatif Metal, daha aklıma gelmeyen bir çok tür daha vardır muhtemelen. Ve bu tür karmaşasını şarkılara öyle güzel yedirmişler ki bir şekilde uyumlu bir karmaşa haline gelmiş. BMTH kişisel olarak en sevdiğim gruplardan birisi, belki de birincisi. Bu duygularımı elimden geldiğince bastırmaya çalıştım fakat elimizde 10/10’luk bir albüm var. POST HUMAN projesinin diğer iki albümünü şimdiden sabırsızlıkla bekliyorum. Bring Me The Horizon neredeyse tek başına metal müziği canlandırıyor ve bunu aynı kalarak değil evrim geçirerek ve yenilik yaparak yapıyorlar. Ve bence metal topluluğu bundan bir şeyler öğrenebilir.