Röportaj: JJ (HARAKIRI FOR THE SKY)
29 Mayıs 2021İnceleme: Fractal Universe – “The Impassable Horizon”
29 Haziran 2021Selamlar. Bir süredir içimden bir şeyler yazmak gelmiyordu. Bu sürede sizlere bahsetmek istediğim birçok albüm birikti, işte onlardan bir tanesi.
Fin metal grubu Amorphis’in kurucu üyesi ve gitaristi Esa Holopainen geçtiğimiz ay “Silver Lake by Esa Holopainen” adında bir solo albüm yayınladı. Aslına bakarsanız bu baya değerli bir albüm çünkü içinde birbirinden güzel konuk müzisyenler barındırıyor. Ülkemizde Amorphis’in büyük bir kitlesi olduğunu zannediyorum. Amorphis sevenler için, Esa’nın yanında Amorphis vokali Tomi Joutsen’i de dinleyebileceğiniz iki şarkı var albümde. 37 dakika süren ve 9 şarkıdan oluşan Silver Lake by Esa Holopainen, bir gitaristin solo albümü olmasına rağmen daha çok konukların vokal performansları ile öne çıkıyor.
Albüme adını veren açılış şarkısı “Silver Lake”, akustik pasajların ve synth’in hakim olduğu melankolik ve enstrümantal bir parça. Özellikle Türk dinleyicisinin açılış parçasını seveceğini düşünüyorum. Malum nerde azıcık melankoli, azıcık arabesk biz hemen oradayız. Albümün genel yapısına uyan bir açılış parçası olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca albüm açılışlarının enstrümantal olması albümlere sinematik bir hava katıyor. Bu yüzden hep daha çok sevmişimdir.
Katatonia’dan Jonas Renkse, melankolik vokalleriyle ikinci şarkı “Sentiment”e eşlik ediyor. Yine akustik atmosferini bozmayan Esa, bu sefer tatlı tatlı gitar melodileri de eklemiş. Şarkının flüt ile sonlanıyor olması ise İsveçli Jonas Renkse ile güzel uyum sağlamış. Hep aklıma İsveç folk müziği geliyor flüt duyunca, sanki başka ülkede flüt yokmuş gibi…
“Storm” bu albümde ilk dinlediğim şarkıydı. Vokallerde Håkan Hemlin adında İsveçli bir folk müzisyeni bulunuyor. İlk kez burada dinledim ve ses rengini çok hoş buldum. Ayrıca albümdeki en melodik ve akılda kalıcı şarkının bu olduğunu düşünüyorum. Bir önerim de bu şarkıyı dinlerken shakerlara odaklanmanız.
Bana bu incelemeyi yazdıran şarkıya geldik. Anlayacağınız, objektif yaklaşamayacağım bir noktadayım. “Ray of Light” vokallerinde Leprous’tan Einar Solberg duyuluyor. Şüphesiz ki albümdeki en güçlü vokal budur. Seveni kadar sevmeyeni de çok ama en azından şans verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu zamana kadar gördüğüm, Einar Solberg bir işin içindeyse enstrümanlar üzerinde pek durulmuyor ya da geri plana atılıyor. Leprous’un son albümünde de bunu gördük. “Ray of Light” için de enstrümantal olarak dikkat çeken bir şey olduğunu söyleyemem. Einar kendi başına yetiyor da artıyor.
Fin şarkıcı Vesa-Matti Loiri tarafından şiir biçiminde seslendirilen “Alkusointu” albümün en iyi parçalarından bir diğeri. Popüler şarkı sıralaması da benim sıralamamla aynı gidiyor sayılır. Herkes için aynı etkiyi verir mi bilmiyorum ama bu benim için biraz vurucu bir parça oldu. Gece dinleyip hayal kurmalık depresif playlistinize yeni bir şarkı daha vermiş olayım. Şarkı başladığında black metal dinleyeceğimi düşünmüştüm fakat kendimi bambaşka yerlerde buldum. Gitar, saksafon ve synth sololarının birbiriyle uyumu gerçekten çok güzeldi. Bilirsiniz ki sololarda tiz notalara çıkıldığında insanın içi bir buruk olur, bu şarkı onu tam anlamıyla yaşatıyor.
Albümde ‘en’ olarak bahsedebileceğim birçok kesit var. Şimdi de sıra albümün en metal şarkısında. “In Her Solitude” parçasının vokalinde Amorphis’ten Tomi Joutsen kendini gösteriyor. Parça progresif ve orkestral ögeler içeriyor. Albümdeki en belirgin back vokal kullanımı da bu şarkıda. Ayrıca albümdeki tek growl vokal içeren şarkı olma özelliği taşıyor.
Riffleri ile ağırlığını koruyan bir diğer parça ise “Promising Sun”. Vokallere İsveçli melodik death metal grubu Soilwork’ten Björn Strid eşlik ediyor. Pek de alakası olmamasına rağmen dinlerken Hammerfall canlandı aklımda. Alternatif metal gibi değerlendirilebilir belki.
Ve sıradaki parça “Fading Moon”un vokalinde birçok müzisyene katkı sağlamış, her yerde eli kolu olan ablamız Anneke van Giersbergen (ex-The Gathering) bulunuyor. Ne yalan söyleyeyim ben pek sevemiyorum ama seveni çok. Amorphis ile de düzenli olarak birlikte çalışıyorlar. Yani Esa Holopainen konuk vokalleri seçerken muhtemelen ilk sıraya Anneke’yi yazmıştır. Senfonik bir vokal tarzı var, vokali de çok güçlü ama ses rengi bana hiç hitap etmiyor. Enstrümanlar gayet hoş. Özellikle klavyede progresifliği çok güzel yakalamışlar.
Katatonia’dan Jonas Renkse, son şarkı olan “Apprentice” ile vokali tekrar eline alarak albümü kapatıyor. Esa, yine akustiğe dönerek dinleyici duygusal bir atmosfere sokuyor. Sadece Renkse’nin dahil olduğu iki şarkıyı karşılaştıracak olursam bunu daha çok beğendiğimi söyleyebilirim. Vokal ve gitar melodileri daha akılda kalıcı. Gitar açısından da, duygu açısından da daha doyurucu bir parça olduğunu düşünüyorum.
Aslında bu albüm Esa Holopainen’in başka bir tarafını gösteriyor. Diğer işlerine kıyasla daha melankolik, daha akustik ve duyguya odaklanmış bir albüm yarattığını söylemek yanlış olmaz. Albümü dinlerseniz, kendinize uygun şarkıyı seçip onu tekrara alacağınızı düşünüyorum. Benim favorilerim “Ray of Light” ve “Alkusointu” oldu. Sizlere de şans vermenizi öneririm. İyi dinlemeler!
Asuna Pehlivan