
İnceleme: “Linkin Park – From Zero”
21 Kasım 2024
Röportaj: Gus G (FIREWIND)
24 Kasım 2024Rhapsody of Fire’ın 15. stüdyo albümü Challenge The Wind, senfonik power metalde yeni bir zirve!
Senfonik power metal denince akla gelen ilk isimlerden biri olan Rhapsody of Fire, şu ana kadar Blind Guardian ve Angra gibi devlerle aynı sahneyi paylaşmış olan bir grup. 30 seneye yakın tarihleri boyunca; drama ve müziğin ötesine geçen hikaye anlatıcılığına dayalı bir miras inşa ettiler. Mayıs 2024’te öne sürülmüş olan grubun 15. stüdyo albümü Challenge The Wind, bu geleneği sürdürürken, daha yoğun ve odaklı bir yaklaşımla sınırları zorluyor. Grup, başarılarının üstüne yatmadığını; yaratıcılık, ustalık ve duygusal yankılarla dolu bir son albümle gösteriyor.
Tematik olarak Challenge The Wind, hepimizin içinde var olan kahramanlık potansiyeline dair bir keşfe çıkıyor. Gitarist Roberto De Micheli, konsepti şöyle açıklıyor: “Herkes kahraman olabilir—doğuştan değil, ancak eylemleri ve kişisel gelişimiyle.” Kendini keşfetme ve kararlılık temalarının etkisi albüm boyunca sürerken, 2021’deki Glory For Salvation albümünde başlanan kişisel kimlik ve zorluklarla mücadele temalarını müzikle birleştiriyor.
Challenge The Wind albümü, ilk dakikalarından itibaren değerini kanıtlamakta gecikmiyor. Albümün kendi ismini taşıyan ilk parçası, grubun kariyerini tanımlayan hızlı riffler, yükselen melodilerle beraber heyecan verici bir enerjiyle patlıyor. Bu açılış, gitarist Roberto De Micheli’nin usta müzisyenliğini sergileyerek, Alex Staropoli’nin klavye aranjmanlarıyla iç içe geçen karmaşık sololarını ön plana çıkarıyor. Böylece albümün iddialı yolculuğuna zemin hazırlayan bir soundscape ortaya çıkıyor.
Whispers of Doom ve The Bloody Pariah, grubun vahşetle zarafeti harmanladığı iki parça olarak albümde yerlerini alıyor. Bu parçalar, göz alıcı sololar, karmaşık aranjmanlar ve marşı andıran chorus yapılarıyla, hayranların beklediği ihtişamı sunuyor. De Micheli’nin neo-klasik gitar dokunuşları göze çarpıyor. Ritim bölümü ise davulcu Paolo Marchesich ve bassist Alessandro Sala’nın kompozisyonlarıyla temelleniyor.
Albümdeki dikkat çekici anlardan biri ise 17 dakikalık epik bir deneyim sunan Vanquished By Shadows. Bu parça dinleyiciyi zafer dolu halk müziği esintili melodilerden, daha karanlık ve kafa karıştırıcı midsectionlara kadar değişen ruh halleri ve tempolarla dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Finalde ise senfonik bir zirveye ulaşan parça, klasik power metal hızında sona eriyor. Vokalist Giacomo Voli, beklenmedik şekilde black metalden ilham alan vokalleri harmanlayan ustaca bir performans sergiliyor. Bu parça albümün tematik ve sanatsal hedeflerini kapsayan bir müzikal destan niteliğinde. Rhapsody Of Fire, albümün temposunu ve gücünü vurgulu Kreel’s Magic Staff ile sürdürüyor, böylece albüm her dinleyicinin dikkatini sıkı sıkıya tutuyor.
Challenge The Wind albümünde tür içerisinde genellikle karşılaştığımız geleneksel bir baladın olmaması dikkat çekici. Bazı hayranlar, daha yumuşak ve duygusal anları özleyebilir, ancak albüm, durmaksızın akseden enerjisi ve yoğunluğuyla bunu telafi ediyor. Diamond Claws ve Black Wizard gibi parçalar, grubun senfonik yönünü kısa ama etkileyici melodik kompozisyonlara indirgerken, her bir parça karakterle dolu. Staropoli’nin klavye aranjmanları—film soundtracklerine benzettiğim bir şekilde—derinlik ve doku ekliyor, böylece albümün temasına uygun bir ses yaratıyor.
A Brave New Hope ölçülü bir tempoda güçlü rifflerle epik, neredeyse MANOWAR benzeri melodilerle başlıyor. Orkestral düzenlemeleri çoğu albüm parçasında olduğu kadar belirgin değil. Ancak, nakarat kısımlarına gelince işler değişiyor. Nakaratlar sırasında tempo hızlı ve akılda kalıcı; hep bir ağızdan söylenebilecek nakarat dizeleri var.
Holy Downfall, chorus ve zengin enstrümentasyonuyla, saf bir power metal sihri yaratıyor ve dinleyiciyi büyülemeye hazırlanıyor. Öte yandan, albümün kapanış şarkısı Mastered By The Dark, hüzünlü akustik geçişler ve kasvetli orta tempolu rifflerle daha karanlık bir bölgeye adım atıyor. Şarkının katmanlı vokal harmonileri ve senfonik yapısı, dramatik bir finale dönüşerek albümün ihtişamlı havasını taçlandırıyor.
Senfonik metal ve power metal sevenler için Challenge The Wind mutlaka dinlenmesi gereken bir albüm. Teknik ustalık, duygusal derinlik ve dramatik gösterinin birleşimiyle 2024’ün en dikkat çeken albümlerinden biri olarak kendini kabul ettiriyor. Albümün başarısının merkezinde, Staropoli ve De Micheli arasındaki kimya yatıyor. Birlikte, albümün en akılda kalıcı anlarını ortaya çıkaran dinamik bir etkileşim yaratıyorlar. Voli’nin vokal aralığının zenginliğiyle de bu materyal bir üst seviyeye taşınıyor.
Rhapsody of Fire’ın yolculuğu zorluklarla doluydu. Luca Turilli ve Fabio Lione gibi önemli üyelerin ayrılması, başka bir grubu sarsabilirdi. Eighth Mountain ve Glory For Salvation gibi albümler, grubun yeniden doğuşunu işaret ederken, Challenge The Wind bu yükselişi sürdürmektedir.
Miray Kurt
Kariyerinde ilk kez Türkiye’de sahne alacak olan grup, 18 Mayıs 2025 tarihinde İstanbul IF Beşiktaş sahnesinde bizlerle buluşacak. Rhapsody of Fire konserinin biletleri Passo, Biletix ve BiletiniAl’da!
https://www.biletix.com/performance/4EFE2/001/DIGER/tr

Yazar