Konser İncelemesi: Judas Priest (24 Temmuz 2024)
28 Temmuz 2024Orbit Culture: Yeni Çağın Metal Müziği
4 Ağustos 20242014 yılında ilk kez düzenlenen Rock Off, her yıl birçok uluslararası ve yerel, rock ve metal müzik grubunu ağırlayan, Türkiye’nin metal müzik festivali denilince kesinlikle ilk aklıma gelen müzik festivalidir. 2014 yılında üç günlük bir festival olarak düzenlenen ilk Rock Off’un afişini görenlerin dudaklarının uçukladığına eminim, kimler yoktu ki? Megadeth’ten Amon Amarth’a, HIM’den, W.A.S.P’a., Gojira, Stratovarius, Turisas, Haggard ve daha birçokları. Daha sonra W.A.S.P.’tan kaynaklanan problemlerle grubun gelemeyeceği öğrenilmiş ve yerleri Jørn Lande’nin vokalini yaptığı Jorn grubu ile doldurulmuş. Açıkçası W.A.S.P ile tabii ki de kıyaslanmaz, yerleri çok başkadır ama lükse bakar mısınız? TEMA Vakfı aracılığıyla da bilet alan herkes adına bir adet fidan dikilmiş o etkinlikten sonra.
Bu şahane başlangıcın 10. yıldönümüne özel, 29 Temmuz’da, Rock Off 2024’te bizleri hangi gruplar ya da grup bekliyordu peki? Gelin buna iki afişi kıyaslayarak bakalım.
Açıkçası afişi doldurmak için Amon Amarth’ı kocaman yazmak gerekmiş. Tabii Pentagram da vardı. Babalar kesinlikle baş tacı. Ama gel gör ki zaten Pentagram yerli bir grup. Onları yıl içerisinde farklı mekanlarda zaten dinleyebiliriz. Eğer gittiğimiz etkinlik bir metal festivaliyse, insanlar burada dilediği zaman erişemeyecekleri uluslararası grupları görmek isteyecektir.
2024 yılı Türkiye’de rock ve metal müzik için epey bereketli geçti ve hala daha geçiyor diyebiliriz. Hep beraber Judas Priest dinledik, Scorpions dinledik, Bruce Dickinson, Corey Taylor ve daha birçoklarını dinlediğimiz ve dinlemeye de devam edeceğimiz bir yıl oluyor. Bu gruplardan en azından bir kaçını festival dahilinde izlemek isterdim. İnsanlar şehir dışından hatta farklı ülkelerden bu tarz festivaller için geliyor. Çoğu bunu yılda bir kere gerçekleştirebiliyor ve en azından gelmişken herkes sabahtan akşama kadar güneşin altında pişerek pogosunu yapıp, birkaç grubu birden aynı gün dinleyip evine öyle dönmek ister. Kısacası eğer akşam konser bitimi ten rengim bir iki ton bronzlaşmadan eve dönüyorsam buna festival diyebilir miyim? Konser günü bu durum evden buruk bir şekilde çıkmama yol açtı. 10. yıldönümüne yaraşır bir line-up görmek herkes gibi ben de isterdim.
Konser alanına daha varmadan M2 Metro Hattı siyahlara bürünmüştü bile. Bu durum beni her zaman mutlu kılıyor. Yorgun argın evine dönmeye çalışan insanların arasında Arch Enemy tişörtlü birinin, Lamb of God atletli birine “Okey, tamam bu da bizden” dercesine attığı bakışı yakalamak büyük keyif. Konsere yakın olan durağa varınca birden herkesin ayaklanması ve konserin yerini bilmeyenler için telefona bile bakmadan sadece kalabalığı takip ederek konser yerine ulaşması da var tabii.
Daha birkaç gün önce Parkorman’a Judas Priest için gelmiştim. Yeri biliyordum ama yine de kalabalığın peşine takıldım ben de. Kapıda arkadaşlarla buluştuk. İçeri şişe sokamadıkları için hızlıca vodkalarını bitirmeye çalışan İranlıların, bize vodka ısmarlamasını tabii ki geri çevirmeyip “SALAMATİ!” diyerek plastik bardakları birbirine vurup, shotımızı atıp konser alanına öyle girdik. Ülkenin ekonomik durumu malum olduğundan, normalde biz de konser öncesinde içeride bizi pahalı içecekler bekliyordur diye düşünerek, kapıda içerdik fakat bu sefer pek vakit yoktu geç gelmiştik ve Pentagram çalmaya başlamıştı. Neyse ki etkinlikte alkol fiyatları gayet normaldi. Dışarda bir barda ne kadarsa ona yakın bir fiyattı. Ama artık şu etkinliklerde zorla uygulama yükletip, uygulamaya para atıp öyle alışveriş yapma olayını kaldırsak mı? Telefonun şarjı biterse ne oluyor mesela? Bir şeyler yiyip içemiyor muyuz? İlla şarj mı etmemiz gerekiyor? Çoğu kişinin genelde etkinlik sonunda içerde parası da kalıyor.
Pentagram sahnedeydi alana girdiğimizde. Eskiden sık sık gidiyor olsam da uzun zamandır konserlerine gitmemiştim. 1987’de başlayan kariyerleri ile Türkiye’nin en köklü ve en önemli metal müzik gruplarından birini hala üst düzey performansları ile dinleyebiliyor olmak şanslı hissettiriyor. Amon Amarth öncesinde kalabalığı 15 şarkılık setlistleri ile epey gaza getirdiler ve son şarkı olarak “Bir”i her zamanki gibi başından sonuna seyirci eşliğinde çalıp, Çağlan Tekil Sahnesi’ndeki yerlerini İsveçli Vikinglere bıraktılar.
İlk günde de Rock Off sahnesinde olan Amon Amarth’ı, 10. yılda da sahnede görmek bir hayli heyecanlı. Sahne değişiminde kurulan o Viking sahnesinin ihtişamına kapılmamak elde değildi. Kalabalık çoktan moda girmişti bile. Ve “Raven’s Flight” şarkısı ile setlistlerine muhteşem bir start verdiler. Eğer Viking mitolojisi seven bir metal müzik dinleyicisiyseniz, daha iyi sahnesi olan grup bulabileceğinizi sanmıyorum. Viking gemisi şeklindeki sahne dizaynlarıyla, şarkılara eşlik eden savaş sahneleriyle ve Viking kostümleriyle, siz isteseniz de istemeseniz de o atmosferin içinde “Put Your Back Into The Oar” şarkısı ile yerde kürek çekerken bulabiliyorsunuz kendinizi.
Vokal Johan Hegg’in kalabalığın iyi vakit geçirmesi için kurduğu iletişim ve yer yer konuşmalarına Türkçe kelimeler katmasıyla, seyircinin sempatisini kazanmayı kesinlikle başardı.
“Raise Your Horns” ile biralarımızı göğe kaldırıp “Twilight of the Thunder God” ile Thor’u anıp konseri birçok kişinin unutamayacağı bir deneyim olarak noktaladılar.
Her ne kadar festival tadına varamayacağım için mod olarak düşük gelmiş olsam da, geride bıraktığım inanılmaz keyifli bir gece vardı. Amon Amarth’ın yaklaşık olarak bir buçuk saatlik performansının hayatımıza uzun süreli tesir edeceğinden eminim. Her konserde yaptığım gibi bu konserin de 16 şarkılık setlistinden bir çalma listesi oluşturdum. Listeye buradan ulaşabilirsiniz.
İnanıyorum ki ne bu bizim son Amon Amarth konserimiz ne de Amon Amarth’ın son Rock Off’u. En kısa zamanda tekrar bu İsveçli, bira göbekli melodik death metal abileriyle görüşeceğiz. O zamana kadar metalle kalmaya devam edin!
Yazar: Barış Şahin