KALP ŞEKLİNDEKİ KUTU: Bir Death Metal Efsanesinin Korku Girdabı
6 Kasım 2024Türk müzik dünyasında organizatör ve müzisyen kimliğiyle tanınan Bahadır Uludağlar ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisinin sektördeki tecrübelerini, müzik dünyasına bakış açısını ve organizasyon süreçlerindeki detayları konuştuğumuz bu röportajda, hem sahne önünde hem de arkasında yaşananlara dair ilgi çekici bilgiler bulacaksınız.
Merhaba Bahadır nasılsın? Surge Türkiye ile Röportaj serimize konuk olduğuna ve teklifimizi kabul etmene sevindim. İlk olarak takipçilerimize kendini kısaca nasıl tanıtmak istersin?
Bahadır Uludağlar : Selam… Ben Türk Black Metal grubu Moribund Oblivion’un kurucusu, gitarist & vokalisti, Bosphorus Open Air Metal Fest’in kurucusu ve ortağı, aynı zamanda Portals Booking’in sahibi, ömrünü metal müziğe adamış bir müzik adamıyım. Bunun yanısıra 30 yıllık Sr. Art Director reklamcıyım. En kısası bu şekilde oluyor 🙂
Değineceğimiz birçok konu var ama öncelikle Bosphorus Open Air Metal Fest hakkında konuşmak istiyorum. The Wall’da başlayan festival şu an Türkiye’nin en büyük metal müzik festivaline evrildi. Bunu nasıl başardınız?
Bahadır Uludağlar : Her projeye önce hayal ederek başlarım herkes gibi. Tabi bu olmasını çok istediğim bir şey ise lafta kalmasını asla istemem ve kağıt üzerinde 3-4 yıllık bir plan yaparım. Nitekim müzik konusunda senelerdir beni bilen bilir ve girdiğim işleri yarım bırakmayı sevmem. Yaklaşık 20 sene kadar yurtdışında Moribund Oblivion’un belli bir yere gelmesi için mücadele ettim. Artık grup tanınan ve belli aşamaları geçmiş bir pozisyonda. Bu süreçte müzik adına pek çok şeyi öğrendim ve tecrübe etme şansım oldu. Tabi müzisyeninden fanına, bookingcisinden organizatörüne, metal medyasından menejerlere kadar çok ciddi bir networkümüz, dost ortamımız oluştu. Grup için hedeflenen şeylerin bir kısmı başarılınca bu tecrübelerle birlikte kendi ülkemde yine müzik adına başka kulvarlarda bir şeyler yapmak istedim. Büyük bir Türk Metal Festivali markası yaratma fikri uzun zamandır aklımda dolanıyordu ve bu işe girdim. Sonrasında ortağım İbrahim Karakurt’la güçlerimizi birleştirdik ve Bosphorus’u tam olarak planlarımız dahilinde 3 sene içinde iyi bir yere getirdik. Tabi yurtdışında da tanınan bir marka olması için çalışmaya devam ediyoruz. Her sene üzerine koya
koya gidiyoruz ve önümüzdeki senelerde daha da büyütme planlarımız var. Nasıl başardık sorusuna özetle hayal etmek, istemek, planlamak ve yılmadan bunu uygulamak diyebiliriz. Tabi +yılların tecrübesi sayesinde 🙂 Sonuçta piyasayı bilmeden, müziği bilmeden de olmaz bu işler.
Bosphorus Open Air Metal Fest devam edecek mi? 2026 yılında daha büyük headlinerlı festival görebilecek miyiz?
Bahadır Uludağlar : Evet edecek. Amacımız zaten her sene düzenli ve geleneksel olarak sürmesi. Bu markanın yaratılış amacı bu. Festival dışında ara eventlerimiz ve süprizlerimiz de olabilir hatta. Az evvel de bahsettiğim üzere her sene üzerine koyarak gitmek ve daha büyük noktalara gelmesi hedefindeyiz.
Festival yapmak onlarca grupla uğraşmak gerçekten zor bir iş, bu işlerin altından nasıl kalkıyorsunuz, kaç kişilik bir ekip var?
Bahadır Uludağlar : Evet inanılmaz zor gerçekten de ama bu tabiki bir ekip işi. Bosphorus’da piyasamızca da yakınen tanınan bu işin ehli dostlarımız çalıştı-çalışıyor. Festival zamanı ekibimiz yaklaşık 40 kişi kadardı. İbrahim ve ben işin başında
yönetimdeyiz. Sahne ekibimiz, ses ekibimiz, hospitality ekiplerimiz ve runner’larımız var. Bir prodüksiyon şirketinde olması gereken departmanlar gibi düşünebilirsiniz.
Tavrınıza baktığımda yurt dışında oluşan Metal müzik sistemini oturtmaya çalışıyor gibi bir havanız var, Bahadır Uludağlar’ın Türkiye’de oturtmak istediği sistemi kısaca özetleyebilir misiniz?
Bahadır Uludağlar : Kesinlikle öyle… Avrupa’da bu iş, müzik sektörü gayet ciddi bir iş olarak işliyor. Booking ajansları, menejerler, mekanlar ve buralarda çalışan tonla insan var ve bu şekilde hayatlarını kazanıyorlar. Ben aynı zamanda bir reklamcı olarak yıllarca bu işin profesyonel ve kurumsal noktalarını gözlemleyip anlamaya analiz etmeye çalıştım. Herhangi bir marka yaratırken de her zaman kurumsallık esasıyla hareket ettim hep. Dışarda işleyen bir sistem var ve oradaki ciddiyeti ülkemize de elimden geldiğince taşımak istiyorum. Sadece kendi grubumu çıkarttım dışarı büyüttüm oldu bitti değildi derdim. Bosphorus festivaliyle dünya metal piyasası ve Türkiye arasında geçit olmak istedik. Büyük gruplar, büyük müzisyenler ve bu işin arkasındaki önemli müzik adamlarını Türkiye’ye daha çok getirmek, Türkiye’nin de metal müzik konusunda oyunun içinde olduğunu göstermek istedik.
Portals’a da değinmem gerekiyor sanırım. Portals nasıl bir oluşum ve hedefleri nelerdir?
Bahadır Uludağlar : Portals Booking de işte yukarda değindiğim bu amaçların doğrultusunda 2. şirket olarak ortaya çıktı. Festival dış piyasalara geçit olurken Portals’da hem kendi etkinlikleriyle var olup Türkiye’deki metal sahne alternatiflerini çoğaltmak, hem de Türk gruplarının yurtdışına çıkışına yardımcı olmak amacıyla kuruldu. Çünkü Portals’ın Bosphorus’dan farkı etkinlikler dışında aynı zamanda booking ve menajerlik ajansı olarak da hizmet verecek olması. Zaman içerisinde kendi roster’ını oluşturup buradaki grupları da dışarı ihraç edeceğiz. Tamamen Avrupadaki dünyadaki diğer muadilleri gibi, District 19, Doomstar, We-Live, Cobra vb örnekleri gibi çalışan yasal bir booking & management ve etkinlik ajansı hedefiyle kurdum. Yakında da faaliyetlerini duymaya başlayacaksınız zaten.
Konserlerinize baktığımızda açıklanan gruplar genelde black,death ve thrash metal temalı gruplar. Türkiye’ye Core,Punk tarzında gruplar getirecek misiniz?
Bahadır Uludağlar : Biz festival yapıyoruz, bu nedenle her türe eşit mesafede yakınız. Thrash, death ve Black ağırlıkta gidiyor gibi görünse de her an her şey olabilir 🙂 Sonuçta kitle işi yapıyorsanız o kitlenin tamamına hitap edecek işler yapmanız lazım. Elbette Line up’larımız kısıtlı ve yüzlerce gruba aynı anda yer veremesek de ortalama kadrolar kurmaya gayret ettik hep. Core, Punk, Modern metal vs vs hepsine ok.iz.
Yabancı konser sayısındaki artış sizce de yerli piyasayı bitirdi diyebilir miyiz?
Bahadır Uludağlar : Ciddi bir konser patlaması yaşanıyor evet. Yıllarca metal ülkesi olalım dedi durdu insanlar ve olduk işte 🙂 Bu kadar konser içinde tabi majör çok fazla isim geliyor. İnsanların çıtası haliyle yükseldi ve underground kültür biraz daha fazla geri itildi. Yerli piyasada öyle. Yeni organizasyon şirketleri çıktı (bizim gibi) ve tabiki herkes iddiasını ortaya koymak ve piyasada ayakta kalmak için olabildiğince namlı gruplara yöneliyor. Eldeki imkanlarla büyük iş yapmak ve tekte hedefi bulma arzusu var. Ticari olarak bakıldığında durumu anlıyorum. Artık organizasyon olarak da bu işte olduğum için hem bu taraftan hem de müzisyen tarafından bakmaya çalışıyorum. Ne yazık ki organizasyon şirketlerinin hayatta kalabilmesi için yapacakları şeyler belli. Çok fazla taviz verebileceği durumlar yok bazı konularda. Bu nedenle yerlilerin de dışarı çıkma hamlesi yapması ve oralarda büyüme gayretine girmesi gerekiyor bence. Burda aynı yerde saymaktansa dış kapıları zorlamalılar. Ne demişler? Boğulacaksan büyük denizde boğul.
Yabancı konser sayısındaki artış sizce piyasayı etkiliyor mu, yoksa ne kadar fazla konser o kadar iyi düşüncesinde misiniz?
Bahadır Uludağlar : Piyasanın hareketli olması durgun olmasından iyidir her zaman. Tabi bu iki senedir yaşanan Türkiye için biraz alışık olmadığı seviyelerde oldu. Organizasyon firmaları olarak boş tarih bulamaz olduk iş yapmak için. Bugünleri de mi görecektik 🙂 İllaki biraz daha normalleşecektir çünkü ne hayranlarda para kaldı, ne firmalarda 🙂 Kimse kimsenin tekerine çomak sokmazsa, hasetlik düşmanlık etmezse bence piyasanın hareketli olması iyidir. Benim tercihim bundan yana.
Biraz da müzisyen kişiliğinizle alakalı konuşalım. Bildiğim kadarıyla şu an 2 tane aktif grubun var; Moribund Oblivion ve Infected. İkisi de senin göz bebeklerin gibi olduğunu biliyorum. 2025 yılında bir albüm söz konusu olur mu organizasyona mı yönelmeyek istiyorsun?
Bahadır Uludağlar : Hep söylediğim şey şu; Ben bir müzisyenim. Organizatör değil. Sadece “organizasyon işi DE yapıyorum” hepsi bu. Ha ama orada da iddiamız malumunuz. Öncelik her zaman müzisyenlik. Ben organizasyon olarak
piyasamıza bir şeyler katabilirsem ne mutlu. Booking Ajansımda yerli grupların dışa açılmasına katkım olabilirse ne mutlu. Bunların hepsi Türk metal müziğinin genel piyasanın bir parçası olduğunu göstermek için. Hala bizi develerle seyahat eden ya da Botswana’lı kerpiç evlerde müzik yapmaya çalışan tipler sanmasınlar
diye 🙂 Elbette bu yolda tek değilim. Benim gibi uğraşan başka müzisyen ya da sektörde başka değerli dostlarımız da var. İşte kimin elinden ne gelirse artık… Benim yegane göz bebeğim ve kavgam Moribund Oblivion’dur. Yeni albümü “Intertemporal”ı kaydettik ve çıkması için gün sayıyor. 2025’de piyasada olacak ve umuyorum ki bu albümle çok daha üst sıraları zorlayacağız. Infected ise yan projem olarak daha seyrek zamanlarda devam etmekte. 2025’de Bosphorus’da Infected sahne alacak hostband olarak. Normalde bu görev Moribund Oblivion’un ama sırayı bu seferlik bıraktık. 2026’da yine hostband görevine devam edeceğiz festival için. Herhangi bireye özel yönelmem söz konusu değil grup mu
organizasyon mu diye çünkü hepsinin içindeyim her an. Bu benim artık reklamcılık yanındaki profesyonel işlerim. Hepsine yetişmeye çalışıyorum elimden geldiğince.
Moribund Oblivion yurt dışında en çok sahne alan yerli metal gruplarımızdan birisi olmasına rağmen Türkiye’de bu grubun değerinin bilinmediğini söylemek mümkün mü?
Bahadır Uludağlar : Bizim piyasamız ne yazık ki biraz böyle. Yapacak bir şey yok. Wacken ana sahnede headliner olarak bile çıksanız buna burada “aman ne var, ne yapmışlar sanki” diyecek yüzlerce insan tanıyorum 🙂 Tabi bazı şeyleri hiç bilmemekten, bazı şeyleri de biraz hasetlikten görmezden geliyor yerli piyasanın bir kesimi ama elbette başarıyı görüp taktir eden kitle de azımsanacak gibi değil. O nedenle biz anlayanlarla, taktir etmeyi bilenlerle devam ediyoruz. Buradaki algı sorunu ve dış dünyaya kapalı (bilmeme, öğrenmeye de çalışmama) yaşama sıkıntısının aşılamayacağını anladığım ilk anda rotayı dışarı çevirmiştim ki üzerinden 25 sene geçti bu kararımın. Geriye dönüp baktığımda müzik adına inanılmaz güzel anılarım ve başarılarımız oldu olmaya devam ediyor. Varsın bir kısım kendi insanımız bunu hiç bilmesin ya da görmezden gelsin sorun değil. Sonuçta dünya metal arenasındaki ilerleyişimiz sürüyor ve her geçen sene gittiğimiz her yerde daha iyi şartlarda karşılanıyoruz. Bu ilerlemeyi görmek mutlu ediyor. Kim görmüş görmemiş, kim taktir etmiş etmemiş, o bunu demiş bu bunu demişleri bırakalı çok oldu ve tamamen işimizde hedefteyiz.
Bir müzisyen olarak hangi yerli metal gruplarımızı dinlemekten keyif alıyorsun?
Bahadır Uludağlar : Direkt şu grup bu grup diyemem ama emin olun hepsine kulak vermeye çalışıyorum. En eskisinden en yenisine, en profesyonelinden en amatörüne kadar… Hepsi ilgimi çekiyor. Zaten pek çok genç grup benimle hep irtibat halindeler ve görüşlerimi önerilerimi alıyorlar sağolsunlar. Ben de elimden geldiğince her zaman yol göstermeye ve ne olursa olsun sanatın içinde kalmalarını sağlamaya çalışıyorum. Bu ülkeyi kurtarırsa sanatçılar ve aydın zihniyetler kurtaracak nede olsa. O nedenle gençleri, genç sanatçıları / sanatçı adaylarını doğru yönlendirmek çok önemli. Gerek festival, gerek diğer etkinliklerimiz olsun, gerekse yurtdışına açılmaları konusunda her zaman elim-izden gelen desteği vereceğiz.
Bahadır Uludağlar bu müziğe nasıl başladı? İlham kaynağı grubu hangisi?
Bahadır Uludağlar : Başlangıç herkes gibi aslında.. Abim vesilesiyle oldu. Bizim zamanımızda Death Metal çok revaçtaydı ve ilk dinleyip ilham aldığım gruplar hep bu tarzda olmuştur. Sonrasında Black metale geçiş… Immortal, Dark Throne, Satyricon ve tabiki Dissection. Bu gruplar ilham almak için gayet iyiydi.
Sorularımızı yanıtladığın için teşekkür ederim! Son olarak eklemek istediğin bir şeyler var mı?
Ben de teşekkür ederim. Çalışmalarımız ve sürprizlerimiz devam edecek ve sosyal medya kanallarımızdan takipte kalınmasını öneririm.